ENGELLİLER ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ..
Engelli bir pırıl pırıl bir kardeşimiz ve ve emekli öğretmen olan annesi vefakar kadın Nurdagül Hanım'la yaşadıkları sıkıntıları konuştuk.
1992 yılında Birleşmiş Milletlerin aldığı bir kararla 3 Aralık gününün Uluslararası Dünya Engelliler Günü olarak ilan edildi. Her yıl çeşitli etkinliklerle devam ediyor.
Türkiye'de yaklaşık 8,5 milyon engelli yurttaşımız var. Acaba yarın düzenlecnecek toplantı ve etkinliklerin dışında kalan 364 gün gerçekten bu engelli yurttaşlarımız için bir şey yapılıyor mu? Onları toplumun içinde tutmak için, tek kusurlarının farklı engeller olduğu için zaman zaman toplum dışına atılan bu güzel insanların iş bulma, sosyal aktivitelere katılma, geleceklerini teminat altına alma gibi neler yapılıyor? Peki ya engelliler için kurulmuş vakıflar, yardım dernekleri ne yapıyor? Eğlence ve yemek düzenlemelerin dışında? Aldıkları görevi tam anlamıyla ifa edebiliyorlar mı, yoksa sadece gösteriş amaçlı mı dernekler kuruluyor?
Toplumun engelliler konusunda dikkatini çekebilmek ve daha duyarlı olmalarını sağlamak için her yerde çeşitli etkinliklerle kutlamalar düzenleniyor. Düzenleniyor da peki insanların katılımı, ilgisi ne kadar çok? Engellilerin herkes gibi 365 günü yaşadığı gerçeğinin görmezden gelinerek sadece 1 gün için gazete, tv ve kamuoyunda gündeme getirilip, sonra unutulacak bir durum değil bu.
Engelli bir pırıl pırıl bir kardeşimiz ve ve emekli öğretmen olan annesi vefakar kadın Nurdagül Hanım'la yaşadıkları sıkıntıları konuştuk.
Barış 32 yaşında ve sandalyeye mahkum bir kardeşimiz. Annesi Nurdagül Öğretmen Samsun’un Terme ılcesının Akcay Karacalı Kabalak köyunde görev yaptığı dönemde hastaneye gecikmeli olarak yetişmesinden dolayı özürlü doğdu...
Barış’a kısaca sorunlarını sorduğumuzda aldığımız yanıt herkesin aslında bildiği ve üzerinde ne yazık ki durmadığı sözlerdi.
Oğuzhan Barış :
En büyük sorunum engellilerin toplum tarafından dışlanması, kabul edilmemesi ve kendimi kabul ettirmek için aşırı çaba sarfediyor oluşum beni üzüyor, insanlar o eğitimi almadıkları için sadece acıyorlar, oysa ben acınmak istemiyorum, onlardan tek farkımın bedensel özürlü oluşum olduğunu, anlamalarını istiyorum. Sokakta arabayla giderken bazen dilenci sanıp, bana sadaka vermeye kalkıyorlar. Bu nasıl bir üzücü durum bilemezsiniz. diye üzüntüsünü dile getirdi
Barış'a devletten ve kurumlardan yeterli destek alıp, alamadıklarını sorduğumda; verdiği yanıtta bilinen ama istenmeyendi.
"Hayır, alamıyorum. Bir tedavi için hastaneye gittiğimde sıra bekliyoruz, rapor için uzun kuyruklara giriyoruz. Ancak özel hastanede kendi imkanlarımız dahilinde yaptırabiliyoruz. Sokaklarda bizim için yeterli rampa yok. Olanların önünde ise hep arabalar park ediyor. Dikkate bile almıyorlar orada bir engelli rampası olduğunu ve bizim ona ihtiyacımız olduğunu”
Anne Nurdagül Pala ise, bir oğlunun daha olduğunu, askerden geldikten sonra geçirdiği trafik kazasında yatağa bağlı kaldığını ifade ederek, hastanelerde bir rapor için oradn oraya koştuğunu, hastanın kendisinin gelmesi gerektiğini söylediklerini, oysa o durumda bir hastanın nasıl gidebileceğini bilmesi gerektiklerini dile getirerek, gerekli makamlardam şunları istedi:
"Özürlülerin evine tadavi ve kontrol için bir hakim gönderilmesini istiyoruz, devletin özürlüler için sosyal tüm imkanlarını sağlamasını, gelecekte teminat altına alınmalarını istiyorum. Bugün bana bir şey olsa çocuklarıma kim bakacak, ihtiyaçlarını kim karşılayacak? En azından günde 3-4 saat bir bakıcı temin edilse, tek başına zor karşılanıyor istekleri”
Nurdagül Hanım, her şeye rağmen çocuklarını çok sevdiğini onlar için her şeyi yapabileceğini, ama gerekli kurumlardan da tam destek ve yardımın yapılmasını istediğini söyleyerek, çok üzücü bir konuya daha değindi. 2 çocuğunun bedensel engeli yüzünden kiralık ev bulamadıklarını, en sonunda mecbur kalıp, küçük bir ev aldıklarını ama Barış'ın odasının dışında kimsenin özel odası olmadığını söyledi.
Bu sözler ne kadar yürek delici değil mi? Toplumun engellilere bakışını, eğitimsizliğini, umursamazlığını gözler önüne seriyor.
Teşekkür ederim Barış, teşekkür ederim vefalı anne Yurdagül Öğretmen.. Ümidim ve ümidimiz, devletin sosyal görevlerini tam olarak yerine getirmesi, insanların bakış açılarının değişmesi ve duyarlılıklarını kazanmaları.
Anne Nurdagül Hanım'ın görüşmemizde son sözleri oldukça etkileyiciydi:
"ÇOCUKLARIMIN İNSANCA YAŞAMA HAKKININ VERİLMESİNİ İSTİYORUM"
Diyecek başka söz yok bunun üzerine...
TİN alıntı