*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: SONUNDA HAMDOLSUN  (Okunma sayısı 961 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 20677
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • MeLLeSeFeRi.com
SONUNDA HAMDOLSUN
« : Eylül 21, 2022, 03:10:23 ÖÖ »
SONUNDA HAMDOLSUN

27 Şubat gecesiydi yeni eve girdiğimiz zaman. İlk söylenen evde şantiye elektriği var, cihazlarınızı bağlamayındı. Derin dondurucuda nimet ve emek var ama...
 Asansör çalışmıyordu ve dört elle oturarak inşaat pisliğine bulanarak eve vardım. Hayal kırıklığı çok çarptı o gece beni. Yorgunluktan ve soğuktan tavana kadar yığılı eşyanın bir duvar kenarına kanapeye iliştim ve kendime saklanarak, aldım sayısından fazla hapı ayların gerginliği ve yorgunluğuyla küstüm fare gibi dağa, iki gün uyudum. İkinci akşam hayal meyal hatırlıyorum kardeşim sıcak pide getirdi. Onun tadını, o anki sıcaklığı hiç unutamıyorum. Abonelik yapılmasına rağmen su akmıyordu. Tuvalete yan daireye gitmeye başladık 3.Gün akşama doğru ayıldım. Ne nerde bir bakalım derken eşyaların gece taşıması olduğu için saçma sapan yerlere konduğunu farkettim. Hava soğuk mu soğuk. Burası Mumcular Bodrum'a benzemez. Böyle havalarda eskiden çiçeklerimi içeri alırdım. Nerde? Yıllarımı verdiğim, satarım diye de yetiştirdiğim yüzlerce canı bırak satmayı, kime dağıtacağım diye insan arama stresinden evi toparlayamıyordum. Kardeşim bu çiçek, reçel işi çok uzadı, çıkalım şu evden bir an evvel der durur haliyle. Kiralar 6-7 bin lira. 3bini geçmemeli de derdindeyiz. Düz ayak olacak bir de.
Ev koli eşya karışımıyla tıkış tıkış, tekerlekli sandalye ile dolaşacak yer yok. Zaten kala kala 300 çiçekten 50 tane kalmış. Ruhum darmadağın. 16 yıl sonra apartman hayatı hiç düşünmediğim birşey .
Tam yerleşme çabasına girerken, yanlış daireye taşındığımız söylendi ve yan daireye bir daha firma çağırıp taşındık. Gözlerimle odayı, duvarları ölçüp biçiyorum hiç fire vermeden ucu ucuna nasıl yerleştirme yapılır diye, uykulara dalamıyorum. Zaten kendi evimden kalan son birkaç parça eşyayı da sığamayağuz diye çıkarken ikinci ele verdim. Dünya malı ne olacak iki kuruşa alıyorlar. Almaya kalk binlerce lira. Bu süreçte eve sığmamız kıtı kıtına olduğundan yeni dairede de bir gece eşyalar doğru yere gitsin diye bir kez daha iç taşınma yaptık.
Bir aydır kolilerle, çuvallarla, döndüre çevire sıkısıkıya, uçuça eşyaları diziyorum. Yer bulamadıklarım odanın ortasında duruyor. Koli ve taşınma malzemelerini de atamıyorum ki, bir yıl sonra yine taşınacağız. Bodrum'dakiler bilir her taşınma öncesi sokaklarda akülü aracımla atık toplayıcılar gibi koli, strafor taşımalarımı, torbalarla çiçek dağıtmalarımı. Yıllardır çıktık çıkacağız dürtüsüyle hatta hiç açılmamış kolilerle yaşar dururuz. Onlar da ayrı yer kaplıyor. Gözbebeğim tanesi 1500 liradan aşağı olmayan, 15 senelik birkaç çiçek Karaova'nın ayazı rüzgarında dondu.
Hastanede ilaç raporum yenilenmediğinden haftalardır bulduğum eski sinir haplarını kullandım. Yeni mekan, yalnızlık, "Bodrumsuzluk", denize hasret ruhum, tükenmiş bedenimdeki aşırı artmış tutulum ve kasılmaları azaltamadı. Eşyaları açtıkça anılar canlandı. Sarılacak, ruhumu bilen, duyan bir can yok. Yerli yersiz ağlamalar sardı hayatımı. Habire babamı hatırlarmalar, çocukluğumun, gençliğimin sıcacık ana-baba ocağı burnumda tüttü. Evlada özlem ayrı, bir projede çalışabilmesi umudumuyla içim pır pır. Yine de durmadım, durmuyorum, kendimi dinlemedim, iş yaptım canımdan söke söke.
Reçel işim tanındı derken sekteye uğradı. Hani meyve, hani ekipman, kargo nasıl olacak. Ev hapsindeyim. Habire bozulan tesisat,çat bulaşık, pat çamaşır makinesi de sorun çıkarmasa Ömer Abi, Mert usta dışında gelen yok. Ahbap olduk ustalarla. İş yapmak için elimi attığım eşya, tesisat nedeniyle çalışmıyor. Hayat bir türlü normale dönmüyor. Ukrayna'da , enkaz altında, hapishanede değiliz  tesellilerim pes etti sonunda. Elektrik sık sık kesiliyor. Asansör hayali, rampa yok diye ağmalar sonucu ağlayan bebeye meme vermeye niyetlendi sevenler.
Turunçlar geldi, kazalı da olsa pişti. Kavanoz, portakal geldi. Destek verenleri ayrı bir yazımda anlatacağım. Allah kulak ve el verenlerden razı olsun. Turunç reçeli bitti. Kargoları hazırlıyorum. Sonra mandalina ve portakal reçeli pişecek inşallah. Üstelik mevsimi de bittiği halde. Umut dünyası. İlaçlarımı eski doktorum dün sağolsun raporlatmış. Yarın da hastaneye gerçekten gidiyorum. Asansör yapıldı. Çiçeklerimi düzenliyorum. Aylardır yazı yazmalarım durdu.

Bu akşam 37 gün sonra sokağa çıktım. Taşa toprağa bastım. Asansör selfisi çektim. Köpekle kucaklaştım. Yeni yapılan wifi olmayan,alt yapısı eksik mahalleyi gezdim. Çıkabileceğim meçhul yokuşlara baktım durdum.
Bakalım Allah Kerim. Çıkmak ve inmek zorundayım. Sosyalleşerek çöken moralimi toplamak zorundayım. Esas ruh ilacım bu benim. Reçel işimi yürütmeliyim.
Seçildiğim Kızılay Engelli Teşkilatı başkanlığı adına kendi hayatımı düzenleme çabam nedeniyle hiçbir şey yapamadım. Bu başkanlıklar ayakta, gezebilen, sağlıklı, aracı olan engellilere göre bunu bir kez daha anladım. Bakıyorum vızır vızır çalışıyorlar. Ne mutlu onlara.
Bense ağlamaktan, yorgunluktan, özlemlerden, yoksunluklardan, kırık yüreğimden, çok yalnız kalışlarımdan arta kalan Tülinle en azından bana ihtiyacı olan yavrum adına yeni hayata sabırla devam edeceğim.
İyi geceler el veren canlar, uzaktaki yakınlarım.
Onlar kendilerini çok iyi biliyorlar.


Tülin Erol Mumcular