Ilık bir yaz mevsimi insanların sevdikleriyle beraber olmaması gibi bir neden olabilir mi. İşte bende bu duyguların en içten duygu ve düşüncelerle her hafta olduğu gibi, Baba ocağına gitmek için hazırlandım. Seviyordum köyümün o burcu burcu kokan toprak yolları ve etrafı yeşillerle süslenmiş ağaçlarını. Sevgi bir başka güzel baba ocağındaki kerpiç evde, herkesin içinde bir mutluluk hâkim. Sevmeyi o kadar güzel becerebiliyorlar ki, Benim onlara hayranlığım sözlerle anlatılacak gibi değil.
Her Pazar Annem ve Babam yollarımı gözlediğini duyar üzülürdüm. Çünkü bir Pazar gelmeyi isterken benim elimde olmayan nedenlerden dolayı gelememek beni değil de onları üzmekten korkarım. Köye girdiğimde sanki herkesin uyuduğunu ve sadece kuşların hoş geldin imalarıyla cıvıl cıvıl öttüğünü duyardım. Eve yaklaştığım vakit kerpiç evin kokusu ve Annemin ellerinden hazırlanmış tandır kokusu burnuma geldikçe bir an önce arabadan inip hemen kahvaltıya oturmak isterdim. Annem ve Babamın sevincine diyecek bir şey yoktu…
Meğer mutluluk böyle bir şeymiş!
Annemin o güzel elinden hazırlanan kahvaltıyı yememek mümkün değil. Sevginin nakış gibi işlendiği bir küçük umut tepsisinde neler yok ki! Her şey mutlu olabilmek için hazırlanmış. Kahvaltıyı yaptıktan sonra muhabbet kendiliğinden geliyor, Zamanın nasıl geçtiğini bilmediğimiz bir yer sanki burası. Bir ara yoldan geçen kafası sargı beziyle sarılmış bir adam gözüme ilişti. O insan Abdullah’tı, sevdiğine kavuşamayan bir insan akli dengesini kaybediyor ve hayatının geri kalanını yalnız geçiriyor. Evinde yaşlı bir annesi var Abdullah’ın yaşı 55 yaşlarında o da bakıma muhtaç ama çaresizlik mi yoksa sevdiğini kaybetmekten mi olsa gerek yalnız yaşamaya mahkûm olmuş bir insan nasıl mutlu olur ki!
Babamdan izin isteyerek Abdullah’ı yanıma çağırdım. Hiç tereddüt etmeden yanıma geldi ona uzatılan sandalyeye oturdu, kendisine doldurulan çayı yavaş yavaş yudumlamaya başlarken bir yandan da konuşmaya başladı. Susmayan bir insan görmek oldukça zor bir şeydi. Çünkü sürekli aynı şeyleri tekrar ediyordu. Bazen elini cebime uzatır gibi yapar geri çekerdi, sigarasız kalmıştı. Bende babamdan çekindiğim için çıkarıp veremiyordum.
Babamdan izin isteyerek cebimden çıkardığım sigarayı kendisine uzattım ve bizzat sigarasını ben yaktım. Sürekli aynı şeyleri tekrar eden bir insanı beni oldukça sıkmıştı…
Ama bir insanı karşına alıp onun hangi vasıfta bir insan olduğunu bilerek onu dinlemek güzel bir şey. Bugün ben onu dinledim yarın kim bilir kimlere derdini anlatacak.
Muhabbet o kadar koyulaşmıştı ki zaman sudan bile hızlı akıyordu. Benim gitme vaktim gelmişti Abdullah’a sen nereye gidiyorsun diye sordum?
Ben şu dağların eteğinden yürüyerek oradan da eve gideceğim.
Gel ben seni arabamla bırakayım dedim.
Abdullah; Ama senden bir isteğim var ben arka koltuğa oturacağım.
Tamam, Abdullah sen nasıl istersen öyle olsun.
Ailemle vedalaştıktan sonra Abdullah’la beraber arabaya bindik. İstediği gibi arka koltuğa oturdu. Kendimi bir makam şoförü gibi hissettim. Gayet mutlu bir tavır içinde gideceği yere kadar götürdüm. Arabadan inerken kapısını açarak onu bir kez daha mutlu ettiğime inandım. Çevredeki insanlar Abdullah’ı böyle görünce şaşırdılar.
Ne oldu Abdullah kendine arabamı aldın...üstelik şoförün bile var?
Abdullah hiç bozuntuya vermeden evet dedi. Kimseyle konuşmadan oradan ayrıldı. Çok mutluydu, onun bu mutluluğu beni de mutlu etmişti.
Bazen gülmeyi ne kadar çalışsak ta onlar kadar gülmeyi başaramıyoruz. Seviyoruz ama sevgimizi karşıdaki insana belli edemiyoruz. O insanın gözünde sevgi ve mutluluk nasıl bilemeyiz..Çünkü onların yaşam şartları ayrı onlar her şeyde mutlu olabilirken, bizlerin sevinme kaynakları sınırlı. Biliyorum ki böylesi bir hayat onlar için zor şartlarda yaşanıyor. O insanlara versen de vermesen de mutlular. Gülmek onlar için var edilmiş gibi. Bizlerin akli dengesi yerinde olmasına rağmen,her şeyi anlama kapasitesine sahip irademiz varken hala mutlu olmayı başaramıyoruz...
Apartman kapısını açıp merdivenlerden çıkarken şunu düşündüm;
Hani ressama sormuşlar; Mutluğun resmini çizebilir misin?
Şuan bana bu soruyu sorsalar diyebileceğim tek şey; Ben bugün ressam değil resim oldum. Mutluluğun resmini çizmek için ressam olmaya gerek yok, yaşayarak ta mutlu olabilme gücüne ve iradesine sahibiz. alıntı