*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: Bayrak ve Batrağın Manaları  (Okunma sayısı 1691 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 20677
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • MeLLeSeFeRi.com
Bayrak ve Batrağın Manaları
« : Ağustos 05, 2012, 04:04:21 ÖÖ »
Bayrak ve Batrağın Manaları

BATRAK: Tek başına muharebe eden muhariplere mahsus ve ipekten yapılmış alemdir. Bu izaha göre Batrak mübarizlerin kullandığı bir nevi mızrak olur. Bu mızrakların temrenlerinden sonra flâmalarda olduğu gibi bir bez parçası
veya bir hayvan kuyruğu bulunurdu.

BAYRAK: Oğuz Türkleri arasında aynı zamanda bayrak şeklinin de kullanıldığını şu kıt’a dan öğreniyoruz:
Ağdi kızıl bayrak
Tağdı kara toprak
Yetşü gelüp «uğrak»
Tokşip anın giçtimiz.

Demek oluyor ki Oğuz Türkleri arasında hiç olmazsa XI. asırda bir bayrak kelimesi vardı. Bu; kızıl renkte idi. Ağdığı yani yüceldiği zaman kara toprağı havalandırıyordu. Demek ki arkasında bir askerî kıt’a muharip bir zümre veya aşiret sürükleyebilen bir şey bir cemaat amblemi idi. Süleyman
Efendi Çağatay Lûgâtı’nda bayrak kelimesini boydak şeklinde kaydeder.

Büyük Türk Lûgati’ne göre boydek kelimesi Azerî lehçede beyliğin alâmeti olan bayrak ve Çağatay lehçesinde koşuklarda verilen mükâfat manasındadır.
Bayrağın kızıl renkte olduğunu Kırgızların Manas Destanındada görüyoruz. Düşmanlara karşı Kırgız kabilelerinin «kızıl tuğ» etrafında toplandığı bu destanda anlatılmaktadır. Kızıl renkli bayrağın eksikliğini paydarakelimesinin delâletinden de öğrenebiliriz. Altay Türkleri kurban edilen hayvan derisini mukaddes kayın ağacından bir sırık ucuna asarak bayrak şekline sokarlar ve bu suretle ervahı (ruhları) memnun ederlerdi. Bu bayrağın adına paydaradenilirdi. Sonraları bu derinin yerine kumaş konmağa başlandı. Halâ AltaylıIar muayyen bir miktar kumaşa payrıderler.

Bayrağın kızıl renkte olduğunun bir delili de Şamanlıkta ruhların şerefine dikilen bayrakların kırmızı renkte olmasıdır. Güneşe ve ateşe benzemesinden kinaye olarak Altaylılar bu bayraklara yalama derlerdi.
Görüyor ki çok eski zamanlardan beri Türk âleminde bayrak olarak dalgalanıp gelen bu mana psiko-sosyolojinin değişmelerine tâbi olarak bazı renk ve hizmet farkı göstermiş ise de bu muvakkat ayrılımlarından derhal dönerek yine semantik cevherine kavuşmuştur. Yani esas olarak Türk millî sembolü rengini ve bayrak adını muhafaza ede gelmiştir.
Bayrak kelimesinin Güneş-Dil Teorisine göre analizi şöyledir:
(1) (2) (3) (4) (5)Bayrak: ağ + ab + ay + ar + ak

1. Ağ: Ana köktür. Asıl esas sahip ve ışık manasındadır.
2. Ab: Ana kök anlamını tecelli ve temessül ettiren prensipal
köktür. (ağ + ab) ağab ve son morfolojik şekli (ab) d1′de baba
büyük esas ve sahip manaları verir.
3. Ay: Mananın taallük ettiği obje veya süjeyi gösteren elemandır.

Böylece meydana çıkan (ağabey) dilimizde büyük kardeşi ve kendisinde büyüklük kabul edileni tarif eden ağabey kelimesidir. Abay şeklinde dikkat manası vardır. (Radlof Kırgız) ana kökün kaynaşması ile husule gelen boy kelimesi ise; asıl cazibeyani kumandan mesut mütemevvil zengin manaları verir.

4. Ar: Ana kök anlamının bir sübje veya objede takarrürünü gösterir.
Bu surette çıkan «Bayar» kelimesi celil manasındadır.

5.) Ak: Manayı isimlendiren ve tamamlayan elamandır. Bu suretle bayrak kelimesi; asıl esas kuvvet kudret ve ziya anlamının tam ve mükemmel olarak bir objede tekerrürünü ifade eden bir kelime olmuş olur.

Zaten bugünkü yaşayan manası tamamı ile budur. “bayrak” ve “beyrak” uzun bir sapın ucuna bağlı devletin hususî alâmetini gösterir hususî renkte ve şekilde bir bezdir. Bu analizlerden de anlaşıldığı gibi bayrak kelimesinin semantik cevherini saklayan morfolojik kısım boykelimesidir. Boy kelimesinde büyük efenditanrımanaları bulunduğu gibi obstre olarak da büyüğe lâyık büyüğe mahsusbüyükte görülüp tanınan mefhum vardır.

Fark etmek keşfetmek görünmek toplanmak işaret etmek ve nişan gibi manaları ile klânlar devrinin totemik zihniyetine göre de insanın benliğine tasarruf etmek demek olan baymak büyü buyrukgibi kelimeler de bu iptidaî sosyolojinin halk ettiği kelimelerdir.
Bir Bükte yaşayan primitif bir klânın başındaki adam Bay’dır.
Tanrıya yani Bayat’a bağlıdır. Ondan gelmedir. Bu Bay bügücüdür.
Bayın atalarına tâbi olan klânın adı Bayka‘dır. Bayka kazan bükün ortasında toplanarak Batrakyani kalabalık hâlini alınca mal edinmek yani bayırmakiçin cenge giderdi. Cenge giderken düşmanı baymakiçin büyü yapılır ve kuvvet kazanmak için mücavir büklerle ittifaklar mukaveleler yani Baylav’lar aktedilirdi. Sonra ecdadın ruhlarını yanlarında toplayabilmek için bayrak çekilir ve ona sadık kalmak yani bayıkolmak için bağrılırdı. Cenkten dönünce bayram edilir ve kahramanlara baysayani madalya dağıtılırdı. Baysallık yani sulh ve
sükûn teessüs ettiği için baya bayırlamayani şükür yapılırdı. Böylece bayrak kelimesinin muhitinde bir baylık atmosferi muhafaza ederek ta paleo-sosyolojiye kadar çıkabildiğini görmüş oluruz.

Batrak şekline gelince; o da bayrak kadar eski olmak gerektir. Böyle olmakla beraber psikososyoloji onu zamanla yalnız bir muharebe âleti hâline sokmuş bulunuyor. Nitekim Kâşgarının anlattığı gibi münferit mübarizlerin taşıdığı bir bayrak idi. Türklerde bayrak anlayışının kökleri çok eski din ve devlet inanışlarının temellerinde yatar. Göktürklerde devlet ile kağan Türkleri dünyaya bağlayan iki büyük semboldü. Türkler devletleri ile kağanlarını kaybettikleri zaman «Devletim vardı devletim hani; Kağanım vardı Kağanım hani» diye aranmaya başlar ve onları en sonunda böyle bulurlardı. Bu sözleri
Göktürk yazıtları söylemektedir. Türk devletini Tanrının bir emri olarak kabul etme ve onu ilâhî menşelere bağlama yine Türk düşüncesinin değişmez bir düzenidir. Bundan dolayı devlet ve bayrak ilişkilerini incelemeye başlarken Göktürklerin «kurt başlı bayrağı» «devlet ikbal ve rütbe sahibi» olarak Türk soyunun bu kutlu sembolüne sahip olma ile mümkündü. Bu kutlu bayrağa sahip olabilen kişi veya halkkağan ve kağanlık olabilir komutan olabilir ancak onu elinde tuttukça saygı görebilir ve meşru sayılabilirdi. Göktürk kağanlığı yıkılıp Türk kağanı olmadığı zaman da bu bayrak unutulmaz; Türk kağanı adına bu kurt başlı bayrağı Çin imparatoru verir ve onu alan da beyolabilir ve hatta kağanolabilirdi.
Ancak bu «bayrak ile davul» yan yana verilir ve birbirlerinden ayrılmazlardı. Bayrakmilletin kalbini dolduran ve duygularını taşıran bir sembol olmalıdır. Yoksa o bayrak olamaz. Göktürklerin bayrağı niçin bir kurt başlı bayrak idi? Göktürk devletinin ve kurt başlı bayrağının mitolojik köklerini
Türk mitolojisi adlı esere göre kısaca izah edelim:

«Türkler düşman bir kavme yeniliyorlar ve Türklerin hepsi bu düşman kavim tarafından öldürüyor. Türklerden yalnızca bir çocuk kalıyor.Düşman onun da elleri ile kollarını kesiyor ve kamışlar içine atıyor.Bu arada dişi bir kurt ortaya çıkıyor ve çocuğu emzirip büyütmeye başlıyor? Düşman bunu yeniden haber alıyor ve geriye kalanlar çocuğu alıp kaçıyor. Turfan’ın kuzey doğusunda bulunan bir dağa gidiyor ve o dağdaki bir mağaradan içeriye giriyor. Bu dağ içinde büyük ve güzel bir ova varmış. Orada kurt bu erkek çocukla evleniyor ve on erkek çocuğu oluyor. Çocuklar dışarıdan kız kaçırıp evleniyorlar. Böylece Türklerin on-soy veya on oklar boyları oluşuyor.» Göktürk devletini kuran
Bumin ve İstemi Kağanlar da bu on soydan biri olan Aşina boyundan geliyorlar. Bunun için Göktürkler her mayıs ayında Göktürk kağanının başkanlığında bu ata mağarasını ziyaret ediyorlar ve kurban sunuyorlardı.
İşte Göktürklerin kurt başlı bayrağının oluş nedeni budur. Zaten Çin kaynaklarında onlar «Kurt soyundan geldikleri için bu bayrağı saygılıyorlardı.» diye yazıyorlar. Türklerin Anadolu’ya gelişlerinde de kurda benzer bir hayvan kılavuzluk yapmıştı. Bunu da Süryani Mikâil Vakâyinamesinden öğreniyoruz.
O çağdaki Türkler de böyle inanıyorlarmış. Aslında Oğuzlar
çoktan kurttan «avcı kuş» sembolüne geçmiş ve ayrıca boy damgaları kullanmaya başlamalardır. Akkoyunlu ve Karakoyunlu devletlerinin bayrağı üzerindeki «koyun resimleri» ise mitolojik ve mistik manalarını
artık kaybetmişlerdi. Göktürklerde kağanlık komutanlık ve yüksek memuriyet âlemeti olarak “Altın Kurt Başlı Bayrak» Çin vesikalarında altından yapılmış bu kurt başlı Türk bayraklar çok ünlüdür. Ancak. Çin Göktürk devleti yıkıldıktan sonra da Türkler arasında bu geleneği devam ettirmiştir.
“Davul ve bayrak verme” yolu ile kağanlık ve beylik verme yoluyla onların beyliklerinin tanımıştı. Göktürk İmparatorluğunu öz bayrağı altın idi. Bayrak ve davul ile kağanlık tanıma protokollerini şöyle özetleyebiliriz:

Yabgu Kağan Göktürk tahtına çıktığı zaman Çin İmparatoruna bir elçi gönderdi ve Göktürk kağanı olduğunu bildirdi. Çin İmparatoru ona bir davul bir boru ve bir de bayrak vererek böylece onun kağanlığını tanıdığını bildirdi.
Bu gelenek büyük devletlerin bir çeşit birbirlerini tanımaları ile ilgili bir protokoldür.
Bu kağanın uzun bir çenesi kambur bir sırtı ve parlak gözleri vardı.
Ancak kendisi cesur ve hareketi plânlıydı. Davul ve bayrağı alınca Batıya doğru akına çıktı. Bu çağ Göktürklerin en güçlü olduğu çağdır. (617 yılından sonra)Çin generali Liang Shih-tu Çin’e isyan etti ve Göktürklere sığındı. Göktürk kağanı Shih-pi kağanona kurt başlı bir bayrak vererek Çin topraklarında ona Türk kağanı unvanıyla bir devlet kurdu. Görülüyor ki Göktürkler bir Çinliye bayrak vererek Çin topraklarında ona Türk kağanı unvanıyla bir devlet kurdurabiliyorlardı.
Ancak Türklerin onu tanıması için kurt başlıTürk bayrağı ile bir Türk unvanının olması gerekliydi. Bu Çin vesikalarında gösterilen çok güzel bir örnektir.
Bu vesikada Türklerin o çağdaki yaşayışları hakkında çok değerli bilgiler verilmektedir. Bu vesika «prens henüz daha küçük iken Türklerin dili ile elbiselerini çok severdi. Oyun arkadaşı olarak Türklerin o çağdaki yaşayışları Türklere benzeyen çocukları seçti. Bir koyun derisinden elbise giyindi ve başına da bir sorguç taktı. Beş çocuktan bir boy yaptı. Onlar için beş çadır kurdurdu. Her biri için kurt başlı beş bayrak yaptırdı. Her birine bir mızrak dağıttı. Savaş düzenine geçirtti. Mızraklarabayrak ve flâma geçirtti. Ayrıca kendi kendine bir otağ yaptı ve içine oturdu. » «Aşina Mishih Eski Göktürk Kağanı İstemi Kağan’ın beşinci kuşağından geliyordu. Unvanı Bağatur Gabgu idi. Hanedan içinde kağan olabilmek için veraset hakkı vardı. 627-649 yılları arasında Çin imparatoru ona yetkili bir Çin komutanını elçi olarak gönderdi. Bu Çin elçisi ona (bir Türk kağanlık) unvanı… ile davul ve Bayrak verdi(ve böylece
onu Göktürk kağanı olarak tanıdı. » (Chavannes)

Elbetteki vesikaların hepsi bunlardan ibaret değildir. 567 yılında Bizans elçisi Zemorhos Batı Göktürk Kağanı İstemi Kağanın görkemli ve altınlı otağını ve «altından yapılmış kurt başlı» bayrağını gördüğünü ifade etmiştir.
Büyük ünlü Uygur kağanı Mayun-çur Kağan esir aldığı düşman komutanından «kurt başlı bayrağının önünde saygı göstermesini istemiş ve onu zorlamıştı.» (Yakinaf)
Ayrıca Türklerin bayraklarında kuş başlıbayraklar herhâlde atın kurt başıGöktürklerin bayrağının tepesinde bulunuyordu. Bunun altında ne vardı?.
Öküz veya at kuyruğundan bir tuğ mu; yoksa kumaştan yapılmış bir bayrak mı vardı. Bunu bilmiyoruz. Herhâlde Göktürklerin bayraklarında da bunlardan biri vardı. Attila’nın bayrağında bir «tuğrul kuşu» vardı. Oğuz boylarında da bir «tuğrul kuşu» görülmüştü. İlhanlılardan Olceytu Hanın
ordusunun savaş bayraklarının arasında bir «şahinli bayrak» görülüyordu..
Ancak kaynaklar İlhanlıların yüz kadar savaş bayrağı kullandıklarını yazıyorlardı. Yine İlhanlı çağındaki Anadolu eserlerinde görülen «çift başlı kartal» armalarının manaları nelerdir?
Hakimiyet alâmeti olarak «bayrak ile davul» bölünmez bir bütün olarak kabul ediliyordu.

Bayrak bir renk konusudur. Türklerde çok eski çağlardan beri kırmızı renge büyük değer verilmiş ve saygı duyulmuştur. Bu bir halk ordu ve savaş geleneğidir. Bu dallıbudaklı ve köklü gelenek bugünkü Türkiye Cumhuriyetinde de devam etmektedir. Ancak belki de devlet bayrağını halk bayrağından ayırmak için beyaz bayrak ile diğer semboller de çok eski
çağlardan beri devam edip gelmekteydi. Bundan dolayı Yavuz’un Çaldıran ve Mısır akınlarında ak ve kırmızı iki saltanat sancağı kullanılması bizce bir rastlantı olmasa gerekmektedir. KöGoogle Page Rankingülü dışında bazı araştırıcıların filan padişah sancağın rengini değiştirdi gibi görüşler ileri sürmeleri Türk Milletinin geleneklerini bilmemelerinden ileri gelir. Halk bilmediği
tanımadığı bir renkle yapılmış bir bayrağın arkasından gidip herhâlde ölmez. Siyah bayrak sırf Abbasoğullarının verasetini sürdürmek içindir ve semboliktir. Yoksa Türklerde şehit mezarının bayrağı bile beyazdır. Kara yas bayrağı normal ölen içindir. Türkler bir kara bayrağın peşinden nasıl gidebilirlerdi? Bayrak renk konusu olmasından dolayı bunun içindir ki ak
sözünün maddî ve manevî her yönü üzerinde durduk. Sarı rengin Türk geleneklerinde önemli bir yeri olmadığını gördük. Özellikle hakan ve saltanat sancaklarının renklerinin bir rastlantı olamayacağı apaçık ortadadır. Bir de meslek kuruluşları ile askeri birliklerin atmosferi ile flâmaları vardır. Anadolu beyliklerimden beri görülen yeşil bayrağı ise din ve duygu nedenleriyle temele götürmemelidir.alıntı