*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: SÜREKLİ AYAKTAN PERİTON DİYALİZİ  (Okunma sayısı 2117 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 20677
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • MeLLeSeFeRi.com
SÜREKLİ AYAKTAN PERİTON DİYALİZİ
« : Mayıs 11, 2013, 01:35:13 ÖS »
SÜREKLİ AYAKTAN PERİTON DİYALİZİ

Periton diyalizi (PD) günümüzde artık renal replasman tedavileri arasında yerini almıştır. Bu tedavi
biçiminin kullanımı dünya çapında artmakta, son dönem böbrek yetmezliği olan hastaların tedavisinde
olumlu sonuçlar alınmasını sağlamaktadır. Bu bölümde Sürekli Ayaktan Periton Diyalizi (SAPD)
temel bilgileri, hasta seçim kriterleri, hasta eğitimi ve kronik böbrek yetmezliği hastasında karşılaşılan
piskososyal sorunlardan bahsedilecektir.
Temel SAPD sistemi, diyaliz solüsyonu içeren PVC torba, transfer set ve Tenckoff kateterden
oluşmaktadır. Transfer set ve torba bağlantısı günde 4 kez açılmakta ve torba değişimi
gerçekleştirilmektedir. Kontaminasyon riskini en aza indirmek için çeşitli bağlantı tipleri
geliştirilmiştir. Gelişmiş son sistemlerin Türkiye’de de kullanılmaya başlanması, bu tedavinin
ülkemizde yaygınlaşmasında rol oynamaktadır.
Periton diyalizi normal böbreğin bazı işlevlerinin taklit edildiği bir tedavi yöntemidir. Peritonun
kullanılması nedeni ile bu adı almıştır. Periton diyalizinde periton boşluğu, periton zarı ve diyalizatlar
kullanılır. Periton zarı, vücutta biriken toksik maddeleri filtre eden yarı geçirgen zar işlevini görür.
Üzerinde küçük moleküllerin geçebileceği sayısız delikler vardır. Difüzyon ve ozmozisin bilinen
kurallarına uygun olarak peritonun her iki yanındaki madde konsantrasyonları arasında bir denge
kurulur. Diyaliz solüsyonunun periton boşluğuna verilmesinden sonra, üremik toksinleri içermeyen bu
solüsyonla, üremik toksinlerin biriktiği kan arasında büyük fark oluşur. Moleküllerin yoğunluk
farklarıyla bağlantılı olan bir hızla, çok yoğun ortamdan az yoğun ortama toksik madde geçişi olur.
Üremik toksinlerin kandaki yoğunlukları azalıp diyaliz sıvısındaki yoğunluğu arttıkça moleküllerin
geçişi azalır ve sonucunda peritonun her iki yanındaki yoğunluklar aynı olduğunda molekül geçişi
durur. Aynı temele dayanarak sıvı çekmek de olasıdır. Bunu sağlayan diyaliz solüsyonunun içerdiği
glukozdur. Bu, diyalizat ile doldurulan periton boşluğunun ozmolaritesini arttırır ve sıvı, ozmozis
kuralına uygun olarak ozmotik basıncı yüksek ortama geçer.
Sürekli ayaktan periton diyalizi tedavisinin hemodiyaliz tedavisine kıyasla avantaj ve
dezavantajları aşağıda özetlenmiştir.
Avantajları:
Hemodiyalize kıyasla daha iyi kan basıncı kontrolu sağlanabilmektedir
Daha iyi sıvı kontrolu (aşırı sıvı birikimi olmaz) sağlanabilmektedir
Çok az diyet kısıtlaması gerekmektedir
Kalp ve damar sistemine yüklenme çok az olduğundan özellikle yaşlı hastalarda
ve çocuklarda uygulanması tercih edilebilmektedir
Kanın pıhtılaşmasına engel olmak amacıyla damar içi yoldan heparin
uygulanmasına gerek duyulmamaktadır
Tedavi hastanın kendisi tarafından uygulanmakta ve hasta kendini daha iyi hissetmektedir
Tedavinin uygulama şekli ile ilgili eğitim basit ve kısa sürelidir
Bir diyaliz merkezine bağlılık gerekmemektedir
Dezavantajları:
İnfeksiyon riski
Katetere bağlı infeksiyonlar
Peritonit
Günlük uygulama gerektirmektedir
Protein kaybı oluşmaktadır
Kateter implantasyonu için küçük bir cerrahi operasyona gereksinim duyulmaktadır.
SAPD TEKNİĞİ
SAPD manuel (elle) olarak gerçekleştirilen bir sürekli diyaliz yöntemidir. Diyaliz tekniği basit
olup, belirli aralıklarla tekrarlanan değişim işlemlerinden oluşur. Bir değişim işlemi DRENAJDOLUM-BEKLETME aşamalarından ibarettir.
DRENAJ: Bekletme süresinin sonunda karın içerisindeki diyalizatın boşaltılmasıdır. Drenaj için
yaklaşık 15-20 dakikalık bir süre gereklidir.
DOLUM: Karın içine sabit volümlü diyaliz solüsyonunun verilmesidir. İnfüze edilen diyalizat
volümü hastanın vücut kitlesi, rezidüel böbrek fonksiyonu ve periton membranının geçirgenlik özelliği
gibi faktörlere bağlı olarak 30-50 ml/kg arasında değişebilir.
BEKLETME: Diyalizatın karın içinde bekletilmesidir. Bekletme süresi 4-6 saattir.
SAPD uygulamasının gerçekleştirilebilmesi için üç faktör gereklidir:
1.Periton boşluğuna kalıcı ulaşım
2.Uygun bileşimde diyaliz solüsyonu
3.Bağlantı sistemi
KALICI PERİTON DİYALİZ KATETERLERİ
Periton boşluğuna ulaşım için kalıcı periton diyalizi kateterleri kullanılmaktadır. Kateter yapımında
silikon, kauçuk veya poliüretan gibi yumuşak materyaller kullanılır. İdeal bir kateter; yeterli sıvı
drenajı sağlamalı, periton diyalizine bağlı olarak gelişebilecek komplikasyonları en aza indirmeli, uzun
süre kullanılabilmeli ve çevre dokular için biyouyumlu olmalıdır.
Kateter yapımında kullanılan materyele, kateterin intra ve ekstraperitoneal kısımlarının şekline ve
kateter üzerindeki keçe sayısına göre çok sayıda kalıcı PD kateteri geliştirilmiştir. Bu kateterlerin ortak
özellikleri yumuşak materyalden yapılmaları, intraperitoneal kısmın distalindeki 15 cm’lik segmentte
1 mm çapında çok sayıda delik ve kateter üzerine implante edilmiş 1-2 Dacron keçe içermeleridir.
Kateter üzerindeki Dacron keçeler, komşu dokularda inflamatuvar reaksiyona yol açarak fibröz bir
tıkaç oluşur. Dacron keçelerin kullanım amacı kateteri sabitlemek ve diyalizat sızıntıları ile infeksiyöz
komplikasyonları önlemektir. İdeal keçe sayısı iki olmalıdır.
Düz Tenckoff Kateter
Dünyada en yaygın kullanılan kateterlerdir. Silikondan yapılmışlardır ve 1-2 Dacron keçe içerir.
Periton içine akışın iyi olmasına karşın omentum sarılmasına bağlı olarak özellikle erken dönemde
drenaj yetersizliği sık görülür.
Curled (Kıvrımlı) Kateter Drenaj yetersizliği sorununu azaltmak amacıyla geliştirilen ve intraperitoneal delikli kısmı helezon
şeklinde kıvrıntılı olan bir Tenckoff kateter modelidir (Şekil 1). Perkütan veya cerrahi yöntemlerle
yerleştirilebilir. Curled kateter kullanımı ile kateter sabitliği daha iyi sabitlenir. İntraperitoneal
kısmının kıvrık olması akış hızını yavaşlattığından, infüzyon sırasında daha az ağrıya neden olur.
Erken ve geç dönem drenaj problemi daha az görülür.
Swan-Neck (Kuğu boynu) Kateter
Tenckoff kateterin Twardowski tarafından geliştirilmiş bir modelidir. Cilt altı kısmında iki keçe
arasında 150 derecelik açı oluşturan kalıcı bir büküntü vardır. Bu büküntü sayesinde peritona giriş ve
ciltten çıkış yerlerinin aşağıya doğru yönlenmesi sağlanır. Derin keçeyi yukarıya iten güçlerle, cilt altı
keçeyi aşağıya doğru iten güçler dengelenir ve ideal kateter sabitliği sağlanır. İntraperitoneal delikli
kısmı düz veya kıvrık olabilir.
PERİTON DİYALİZİ SIVILARI
 Ticari olarak üretilen PD solüsyonları genellikle yumuşak, şeffaf, plastik torbalarda 500 ml
(çocuklar için) ile 3000 ml arasında değişen hacimlerde diyalizat içermektedirler. Torbaların gerçek
hacimleri diyalizat hacminden sıklıkla % 50 daha fazladır. Böylece diyaliz esnasında oluşan
ultrafiltratın da uzaklaştırılması sağlanır.
 Periton diyaliz solüsyonlarında baz olarak en sık laktat kullanılmaktadır Diyalizat genellikle
potasyum içermez, kalsiyum konsantrasyonu ise 3.5-4.0 meq/l kadardır. Solüsyonlarda kullanılan
bileşenler ve konsantrasyonları Tablo 1’de gösterilmiştir.
Tablo 1. Periton diyaliz solüsyonlarının içerikleri
Volüm 500-3000 ml
Dextroz % 1.5-4.5
Sodyum 131-141 meq/l
Potasyum -
Kalsiyum 3.5-4.0 meq/l
Magnezyum 0.5-1.5 meq/l
Laktat 35-45 mmol/l
BAĞLANTI SİSTEMLERİ
Peritonit sıklığını ve PD tedavisinin başarısını etkileyen en önemli faktörlerden birisi de kullanılan
bağlantı sistemidir. Bağlantı sistemi; diyaliz torbası ile kateteri birleştiren transfer seti ve bunlar
arasındaki bağlantıları sağlayan adaptörlerden oluşur. Başlıca bağlantı sistemleri:
1.İlkel SAPD sistemi
2.Taşınabilir torba sistemi
3.Y-Set sistemleri
4.Çiftli torba sistemi (Şekil 2)
Şekil 3, 4a ve 4b’de ise SAPD tedavisinde hayati derecede önemli olan ellerin yıkanması ve
çiftli torba değiştirme işlemleri gösterilmektedir. Şekil 1. Çift keçeli (cuff) kıvrımlı (Curlett) kateter
Şekil 2. Çiftli torba sistemi Şekil 3xx. Ellerin yıkanmasıŞekil 4axx. Çiftli torba değiştirme işlemi (I)Şekil 4bxx. Çiftli torba değiştirme işlemi (II)Adaptör (Birleştirici) Sistemler ise transfer set ile diyaliz torbası ve kateter arasındaki bağlantıları
sağlamada kullanılan araçlardır.
Titanyum Adaptör; kateter ile transfer set arasındaki bağlantıyı sağlamak amacıyla kullanılır.
Hafif ve dayanıklı olması tercih nedenidir.
Ultra Transfer Set; yaklaşık 15-20 cm uzunluğundaki bu set Y-set ve çiftli torba sistemlerinde
kateter ile torba bağlantısını sağlar. Sıvı akışını kontrol eden döner başlıklı klemp bulunur. Bekleme
süresince, povidon iyot içeren mini kapak transfer set ucuna bağlanır. Set 3-6 ayda bir değiştirilir
(Şekil 5).
DİĞER PERİTON DİYALİZİ TİPLERİ
a)Devamlı devirli periton diyalizi (CCPD, continuous cyclic peritoneal dialysis):
SAPD’ne alternatif olarak geliştirilen bu sistemde, gece hasta yatarken bir makine (peritoneal cycler)
aracılığı ile 3 veya 5 diyalizat değişim işlemi yapılır ve gündüz (14 saat kadar) periton boşluğunda
diyalizat bırakılır. Gece tekrar peritondaki mevcut diyalizat boşaltılarak makine ile işleme başlanır.
Burada, gece otomatik değişimlerde diyalizatın bekleme zamanı 1.5-3 saat arasında planlanır.
CCPD’nde diyaliz etkinliği SAPD kadar olup, peritonit sıklığının daha az olduğu bildirilmektedir.
Şekil 5xx. Kateter ile solüsyon arasındaki ara set (3-6 ayda bir değiştirilmelidir)
 b)Gece periton diyalizi (NPD, nightly peritoneal dialysis): Burada yine makine aracılığı ile
gece, değişim zamanı 20-60 dakika olan 8-10 değişim yapılır. Diğer sistemlere göre fazla diyalizat
kullanılır (16-20 L). Bu periton diyalizi tipi, periton geçirgenliği yüksek olan hastalar ve peritonda 2-3
litre diyalizat taşıyamayacak hastalar için uygun olabilir.
 c)Tidal periton diyalizi (TPD, tidal peritoneal dialysis): Burada periton boşluğundaki sıvı
hiçbir zaman tam olarak boşaltılmaz. Bir rezidüel (residual, kalan) sıvı volümü periton boşluğunda
sürekli olarak vardır ve belirli bir miktar diyalizat (tidal volüm) makine aracılığı ile verilir, bekletilir
ve alınır. Volüm kontrollu cihazlar gerektirmesi ve fazla diyalizat kullanılması dezavantajları,
SAPD’ne göre küçük solüt klirensinin daha yüksek olması ise avantajı olarak bildirilmiştir.
PERİTONA GİRİŞ YOLLARI, ARAÇ VE
GEREÇLERİ, YERLEŞTİRME TEKNİKLERİPeriton diyaliz kateterlerinin akut ve kronik kullanım için kateter tipleri vardır.
Akut Periton Diyaliz Kateter Tipleri: Düz, nispeten sert naylon veya polyethyleneden yapılmış
olup, intraperitoneal bölümünde çok sayıda 1 mm genişliğinde yan delikler içerirler.
Kronik Periton Diyaliz Kateter Tipleri: Silikonlu lastik veya polyurethane gibi yumuşak
materyallerden yapılmışlardır. İntraperitoneal bölümünde akut yerleştirilen kateterlerde olduğu gibi 1
mm’lik yan delikler vardır. Ayrıca periton sıvısının geçişi için daha geniş delikleri ve omentumun
kateteri tıkamasını önleyecek özel şekli ve çıkıntıları olabilir.
Kateter İmplantasyonu Öncesi Hazırlık
Hastanın tıbbi durumu (veya yaşı) hastaneye yatmayı gerektirmedikçe kateterin poliklinik bazında
takılması uygundur. Her iki durumda da tam steril şartlar altında hastane bünyesinde kateter
takılmalıdır.
Çıkış Yerinin Saptanması
Operasyondan bir gün önce çıkış yeri belirlenmeli ve operasyonu gerçekleştiren cerrah, nefrolog
veya tecrübeli bir PD hemşiresi tarafından cilt işaretlenmelidir. Çıkış yerinin bel çizgisinin üstünde
veya altında olması gerekmektedir. Bir skar dokusunun üzerinde olmamalı ve cilt yağ kıvrımlarının
arasına denk gelmemelidir. Yağ kıvrım ve yayılımı oturma pozisyonunda saptanmalıdır. Muayene
edenin hastanın vücut görünümü konusundaki tercihini de gözönüne alması gereklidir.
Hastanın hazırlanması
Hastaya yapılan işlem detaylı anlatılmalıdır ve tüm soruları güven verici bir şekilde
cevaplandırılmalıdır. Karındaki kıllar temizlenmeli ve hasta antiseptik solüsyonlarla yıkanmalıdır
(Uzun bir süre banyo yapılamaması dolayısıyla). İşleme göre, lavman yapılarak barsaklar
boşaltılmalıdır. Eğer, hastanın belirgin bir idrar çıkışı varsa, işlemden önce mesane boşaltılmalıdır.
Kateter implantasyon teknikleri
İşlem, ister cerrahi bölümde ya da poliklinik şartlarında, isterse de yoğun bakım ünitesinde
yapılsın, periton diyaliz kateterleri yerleştirilirken asepsiye gerekli özen gösterilmelidir. Odadaki
herkes maske, bone takmalı, steril gömlek ve eldiven giyilmelidir. Karın cildi povidon iyot ile
temizlenmelidir. Steril drape ile örtülmeli ve cilt karın duvarı katlarına lokal anestezik enjekte
edilmelidir. Karına kateter 4 şekilde yerleştirilebilir:
1.Açık Teknikle Yerleştirme
2.Kapalı (kör) Yerleştirme
3.Perkutan Seldinger Tekniği
4.Laparoskopik Teknikle Kateter İmplantasyonu
Kateter implantasyonu sonrası bakım
Çeşitli postoperatif kateter bakımı yaklaşımları vardır. İyi yara iyileşmesi için diyalizi bir ila üç
hafta ertelemek tercih edilir. Kateterin implantasyonunu takiben peritoneal kavite (2000 Ü heparin/lt,
% 1.36 diyaliz sıvısı ile) sıvı berraklaşana kadar yıkanmalıdır. Bu başarıldıktan sonra heparin içeren
100-200 ml diyaliz solüsyonu peritoneal kavitede bırakılmalı ve kateter kapatılmalıdır.
Eğer diyalizin hemen implantasyon sonrası başlanması gerekiyorsa, daha düşük değişim volümleri
ile (10-20 ml/kg) yatar pozisyonda yapılmalıdır. Aralıklı periton diyalizine devam edecek hastalar için
başlangıçtaki küçük volüm giderek arttırılmalıdır. Genel olarak kateter takıldıktan sonra 10-14 gün
PD’nin ertelenmesi gereklidir. Bu dönemde hastaya ya yukarıda belirtildiği gibi giderek artan volümlerle aralıklı periton diyalizi ya da hemodiyaliz uygulanır. Hastaya düzenli SAPD başlanana
kadar 1000 cc diyaliz solüsyonu ile haftada 1 veya 2 defa kateterin açıklığı kontrol edilmelidir.
Kateter çıkış yeri bakımı
Kateterin takılmasından sonra çıkış yeri ve operasyon bölgesi steril pansuman materyali ile
örtülmeli ve aşırı kanama olmadıkça yedi gün boyunca değiştirilmemelidir. Bu dönemde, doku
büyümesini sağlamak için çıkış yerinde dönme hareketini engellemek amacıyla kateter, flaster
(Hypafix) ile iyice tespit edilmelidir.
Kateter implantasyonunu takiben bir hafta sonra kateter çıkış yerinin povidon iyot ile her gün veya
gün aşırı pansumanı yapılmalıdır. Aktiviteler sırasında kateterin flasterle örtülmesi önemlidir. Tam
iyileşmeyi ve kateter etrafında doku büyümesini sağlamak için kateter sabit, hareketsiz bir pozisyonda
korunmalıdır. Hastalar kateter çıkış yerinin iyileşmesini takiben banyolarını açıkta yapabilir. Banyo
duş şeklinde olmalı ve eğer çıkış yerinde kabuk varsa veya doku iyileşmesi yavaş ise transparan
bantların kullanımı uygundur. Banyodan sonra çıkış yeri temizlenerek (povidon iyotla veya sabunlu su
ile) steril kuru spançla örtülmelidir. Hasta küvette banyodan kaçınmalıdır.
Kateter çıkış yeri bakımı (Uygulama)
Malzemeler hazırlanır: Betadin, steril gazlı bez, hypafix flaster, antiseptik solüsyon, kağıt peçete.
1.Masa temizlenir.
2.Malzemeler masanın üzerine yerleştirilir.
3.Maske takılır.
4.Eller 3 dakika süreyle yıkanır.
5.Kateter etrafındaki pansuman dikkatli şekilde çıkartılır.
6.Kateter çıkış yeri gözlenir.
7.Ellere antiseptik solüsyon uygulanır. Kateter etrafında ve tünel boyunca ağrı, akıntı, şişlik olup
olmadığına bakılır.
8.Steril, betadinli gazlı bez ile kateter çıkış yeri 3 kez silinir.
9.Steril gazlı bez ile kateter çıkış yeri kapatılır.
10.Pansuman iyi cins flaster ile (Hypafix vb.) tespit edilir.
Transfer set değiştirme uygulaması
Transfer seti değiştirme işlemi hasta bekleme evresinde iken yapılmalıdır.
Gerekli Malzemeler:
Yeni transfer seti ve mini cap
Kateter klempi
Steril gazlı bez (en az 10 adet)
Povidon iyot solüsyonu
Steril kompres (iki adet)
Steril eldiven (iki adet)
Dezenfektan solüsyon
Masa temizliği için gazlı bez veya kağıt peçete
Maske
Steril alet seti (2 adet düz pens,1 adet makas)
1.Maske takılır.
2.Eller yıkanır.
3.Çalışma alanı dezenfektan solüsyon ile temizlenir.
4.Hastanın kateteri ve transfer seti hazırlanır, kateter üzerine (titanyum adaptörden 2 cm uzakta olacak
şekilde) kateter klempi yerleştirilir. 5.Yeni transfer seti, yeni mini cap ve steril alet seti, steril prosedüre göre açılır ve kompres üzerine
bırakılır.
6.Eller en az 3 dakika süre ile yıkanır, steril eldiven giyilir.
7.Steril kompres kateterin altına yerleştirilir.
8.Steril gazlı bez üzerine povidone iyot dökülür, transfer set ile titanyum adaptör bağlantı yeri
temizlenir. İşlem üç kez, her seferinde ayrı gazlı bez kullanılarak tekrarlanır.
9.Steril eldiven ve steril kompres değiştirilir.
10.İki adet gazlı bezle bağlantı yerinden tutulur, bağlantı ayrılır.
11.Yeni transfer set alınır, titanyum adaptör bağlantısı yapılır ve pensle sıkıştırılır.
12.Yeni mini cap takılır.
PERİTON DİYALİZİNDE İNFEKSİYÖZ
KOMPLİKASYONLAR
PERİTONİT
İç organların üzerini örten ince tabaka (viseral periton) ile karın ve pelvis duvarının içi yüzünü
örten tabakaya (pariyetal periton) periton denir. Bu iki tabaka arasındaki boşluğa ise periton boşluğu
denir. Peritonit ise pariyetal ve viseral peritonun enflamasyonudur.
Semptomlar
Karın ağrısı
Bulantı-kusma
Kırıklık hissi
Kabızlık veya ishal
Titreme
Bulgular
Diyalizatta bulanıklık
Rebound fenomeni
Karında hassasiyet
Kanda lökositoz, ateş
Peritonite Sebep Olan ve En Sık Rastlanan Mikroorganizmalar
% 65-75
Staph. epidermidis (deri, ellerin yetersiz temizliği)
Staph. aureus (burun-ağız)
Streptococcus mitis/species (ağız)
%25-30
Enterobakter
E. Coli
Pseudomonas aeroginosa (species)
%5
Fungus (mantar)
Candida albicans
Mikroorganizmaların Periton Boşluğuna Ulaşma Yolları
Intralüminal yol: Torba değişimi sırasında yapılan hatalar, kateter veya değişim setinin delinmesi,
kontamine veya iyi sterilize edilmemiş, hatalı üretilmiş SAPD torbalarından, kateter lümeninden
bakterinin periton boşluğuna geçmesi suretiyle peritonite neden olur. Bu tür peritonitlerde daha çok cilt bakterileri özellikle Staph. epidermidis sorumludur. Burunlarında Staph. auerus kolonizasyonu
olan hastalarda ise Staph. auerus hem kateter çıkış yeri hem de peritonit etkeni olarak ön plana çıkar.
Prelüminal yol: Kronik kateter çıkış yeri infeksiyonu, tünel infeksiyonu durumlarında
mikroorganizmalar kateterin etrafından ilerleyerek periton boşluğuna ulaşabilir. Bu durumda daha çok
stafilokoklar, pseudomonas ve kandida gibi mikroorganizmalar sorumludur.
Transmural yol: Kolon divertikülozisi, iç organ perforasyonu gibi durumlarda mikroorganizmalar,
barsak ve diğer iç organ duvarlarını aşarak periton boşluğuna ulaşabilirler. Bu tip peritonitler ağır
seyreden, iki veya daha fazla etkenli, fatal olma oranı yüksek peritonit tipleridir.
Hematojen yol: Üst solunum yolu infeksiyonu sırasında gelişen streptococcus viridans peritonitleri
bu tür infeksiyonlara örnektir.
Vagina-Tubalar yolu: Kadın genital organlarında sık olarak bulunabilen candida lactobasillus,
streptokok gibi mikroorganizmalar vaginal ve tuber diyalizat sızıntıları ile birlikte tekrarlayan
peritonitler yapabildikleri, tubaların bağlanması, sızıntının onarılması durumunda peritonitlerin
engellenebileceği gösterilmiştir.
Biyofilmler: Peritonit geçirsin veya geçirmesin tüm SAPD hastalarında, hastaya ait proteinler,
tedavi başladıktan sonra, kateter ve transfer setlerin iç yüzeyinde birikerek bir tabaka oluştururlar. Bu
tabakanın içine yerleşen bakteriler, peritoneal savunma mekanizmalarının zayıflaması, kimyasal bir
zedelenmenin oluşması gibi durumlarda peritonit nedeni olabilir.
Peritonit Oluşumu ile İlişkili Olabilecek Durumlar
Ağır psikolojik stresler
Depresyon
Hastanın anlama, öğrenme gücünün zayıflaması
Yeni kateter takılması
Transfer set değişmi
Hastanede yatma stresi
Çevre değişikliği
Peritonitli Hastada Hemşire Yaklaşımı
Periton diyalizi sistemlerini ayarlamak
Eğitimin gözden geçirilmesi
Kontaminasyon zamanı ve şeklini belirlemeye çalışmak
Günlük takip formlarının gözden geçirilmesi
Peritonit ortaya çıkmadan önceki semptomlar soruşturulmalı
Çıkış yeri ve olası infeksiyon odakları değerlendirilmeli
Peritonit sırasında diyetin gözden geçirilmesi
Ev ziyaretlerinin sıklaştırılması
Peritonit Tanısı
Diyalizatta bulanıklık
Diyalizatta mm3
’te 100’den fazla lökosit bulunması
Gram yaymada ve kültürde bakteri ya da mantarların tespit edilmiş olması
Peritoneal enflamasyon bulguları
Yukardaki kriterlerden ikisinin pozitif olması durumunda peritonit olarak kabul edilir.
Peritonitin Tedavisi Bulanıklık açılana kadar heparinli solüsyonla peşpeşe değişim yapılarak enflamasyon mediatörleri
periton boşluğundan uzaklaştırılır (Heparin fibrin oluşumunu inhibe eder, periton membranında daha
sonra gelişebilecek yapışıklıkları önler). Hastanın ağrısı bu yolla büyük ölçüde giderilir. Ancak bu
işlemin peritoneal savunma mekanizmalarını zayıflatması olasılığı da mevcuttur, hastaların
semptomlarının şiddetine göre uygulanıp uygulanmayacağına karar vermek yerinde olur.
İntraperitoneal antibiyotik tedavisi başlanır ve kültür-antibiyogram sonucuna göre düzenlenir ve
SAPD hastaları için en az intravenöz yol kadar etkilidir. 24-48 saat içerisinde semptomlara yönelik
cevap alınmazsa hasta yeniden değerlendirilir.
Peritonit Komplikasyonları
Ultrafiltrasyon yetersizliği ve kilo artışı
Periton membranı geçirgenliğinin bozulması
Peritoneal protein kaybının artması
İntraperitoneal apse oluşumu
Sepsis
Abdominal yapışıklık
Kateter kaybı
Hemodiyalize transfer
Ölüm (% 2-3)
KATETER ÇIKIŞ YERİİNFEKSİYONU
Kateterin vücuttan çıktığı bölgeye kateter çıkış yeri denir.
1.Tanımı
Kateter çıkış yerinde;
Kızarıklık (eritem)
Hassasiyet
Kaşıntı
Pürülan akıntı
Lokal ısı saptanmasıdır.
2.Sorumlu Mikroorganizmalar
Staph.aureus
Staph.epidermidis
Pseudomonas’tır.
3.Risk Faktörleri
a)Kötü hijyen ve/veya kötü çıkış yeri bakımı
b)Kateter manipülasyonu
1.Kateterin kendi etrafında aşırı çevrilmesi
2.Kateterin çekilmesi
c)Travma
d)Yönü yukarı olan tünel
e)Gecikmiş çıkış yeri iyileşmesi
f)Diyalizat sızması ve belirgin kanama
g)Keçe çıkması
h)Cilt bütünlüğünün bozulması
j)Aşırı terlemelerden dolayı giyeceklerin nemli olmasıdır.
4.TanıAkıntıyla birlikte kızarıklık ve/veya sertlik. Tek başına seröz akıntı klinik infeksiyonu göstermez. Bu
akıntının kültürleri yararsızdır. Akıntı kültürünün pozitif olması ve akıntının gram boyaması tanıda
yardımcıdır.
5.Tedavi
a)Dikkatli günlük kateter çıkış yeri bakımı; antiseptik ajanlara yanıtı değerlendirilir.
b)Sistemik antibiyotik tedavisiyle beraber lokal antiseptikler kullanılabilir.
c)Lokal antibiyoterapi (pomatlar) konusu tartışmalıdır.
d)Oral antibiyotik tedavisi (Sefalosporinler, rifampisin, cloxacillin, trimetoprim-sulfometaksazol).
Rifampisin diğer antibiyotiklerden biriyle kombine verilmelidir.
e)İntraperitoneal antibiyotik tedavisi (Sefalosporinler, aminoglikozidler, vankomisin)
f)Pseudomonas çıkış yeri infeksiyonu tedavisinde aminoglikozidler endikedir. Tavsiye edilen
intraperitoneal doz 100 mg/l’dir. Anti-pseudomonas aktivitesi olan 3. kuşak sefalosporinler tercih
edilebilir. Lokal tedavi etkin görülmemektedir. Eğer cilt altı keçe etkilenmemişse keçenin traşlanması
denenebilir. Bu konudaki araştırmalar birbiriyle tutarlı sonuçlar bildirmemektedir.
6.Kateter çıkış yeri infeksiyonu komplikasyonları
a)Tünel infeksiyonu
b)Peritonit
Kateterin çıkarılması ve hastanın hemodiyalize geçici transferinde çıkış yeri infeksiyonları önemli
bir neden olabilir.
KATETER TÜNEL İNFEKSİYONU
Kateter Tüneli: Peritondan çıkan kateterin çıkış yerine kadar olan kısmını içine alan deri altı
yoludur.
Kateter tünel infeksiyonunda sorumlu mikroorganizmalar
a)Stafilokok türleri en sık ajanlardır.
b)Peritonit ve çıkış yeri infeksiyonlarından sorumlu olan tüm mikroorganizmalar.
Risk Faktörleri
a)Kateter yerleştirilmesi sırasında mikroorganizma bulaşı
b)Çıkış yeri infeksiyonu
c)Gecikmiş yara iyileşmesi
d)Diyalizat sızması
e)Dış keçenin çıkması
Belirti ve Bulgular
a)Cilt altı tünel boyunca kalınlaşma ve düzensizlik
b)Tünel segmenti üzerinde kızarıklık
c)Tünel boyunca ağrı ve hassasiyet
d)Tünel içinde kateter gevşekliği
e)Tünel üzerinde apse
f)Çıkış yerinden bol akıntı
g)Aynı mikroorganizmayla eş zamanlı peritonit
Tedavi
a)Çıkış yeri infeksiyonu için belirtilen tedaviler denenebilir. Ancak tünel infeksiyonu kateter
çıkarılmadan nadiren tedavi olur.
b)Kateterin çıkarılması
Sonuçları ve komplikasyonlarıa)Karın duvarı sellüliti
b)Peritonit
c)Hemodiyalize transferdir.
SAPD HASTALARINDA GÖRÜLEBİLEN DİĞER
 KOMPLİKASYONLAR
SIVI DENGESİİLE İLGİLİ BOZUKLUKLAR
 Hem fazla ultrafiltrasyona bağlı hipovolemi, hem de yetersiz ultrafiltrasyon veya fazla tuz-sıvı
almaya bağlı hipervolemi SAPD hastalarında görülebilmektedir.
 Ödem yokluğunda hipotansiyon ve halsizlik, hastalarda hipovolemiyi düşündürmelidir. Bu
durumda konsantre glukoz içeren diyalizat kullanılmamalıdır. Tuzsuz diyet alan hastaların normal ya
da gerektiğinde tuzlu diyet alması sağlanarak hipotansiyon düzeltilebilir.
 Hipertansiyon, artan ödem, dispne ve ortopne gibi bulgular hipervolemiyi düşündürür.
Hipervoleminin nedeni hastanın fazla tuz-sıvı alması ya da yetersiz ultrafiltrasyon olabilir. Hastaların
diyetindeki tuz kısıtlanmalı ve yeterli ultrafiltrasyonun sağlanması için konsantre glukoz içeren
diyalizatlar kullanılmalıdır. Rezidüel renal fonksiyonları olan hastalarda yüksek doz loop diüretikleri,
örneğin furosemid p.o. 500 mg/gün kadar verilebilir. Bütün tedbirlere karşın hasta hipervolemik ise
ve bu durum yetersiz ultrafiltrasyona bağlı ise, periton membranının ultafiltrasyonunun yetersizliği
(aşırı geçirgenliğe bağlı olabilir) düşünülerek, hastanın periton diyaliz tedavi yöntemi değiştirilebilir
veya periton diyalizi sonlandırılarak hemodiyalize geçilebilir.
PROTEİN MALNÜTRİSYONU
 SAPD hastaları periton yoluyla yaklaşık olarak günde 9 gram protein kaybederler. Peritonit
halinde, peritonun geçirgenliği arttığından çok daha fazla protein kaybedilir. Hastanın diyette yeterli
protein alması sağlanarak bu komplikasyon giderilebilir. Serum albumin düzeyi bu amaçla iyi bir
göstergedir.
OBESİTE
Periton yoluyla fazla miktarda glukoz almaya bağlı olarak hastalarda kilo artışı görülmektedir. Beş yıl
SAPD yapan hastalarda % 20 kadar kilo artışı olmaktadır.
KARIN DUVARI İLE İLGİLİ KOMPLİKASYONLAR
 a)Herniler: SAPD yapan hastaların % 10 kadarında abdominal herniler gelişmektedir. CCPD
yapan hastalarda herni oluşumu daha seyrektir. Hernilerin % 20’si kateter yerinde olmaktadır.
İnguinal, umblikal ve epigastrik hernilerin yanısıra, önceki abdominal operasyon bölgelerinde de herni
gelişebilir. Herni gelişimi karında sürekli olarak bulunan diyalizatın mekanik etkisi ile olmaktadır.
Herniler, intestinal obstrüksiyon ve boğulmaya (incarceration) neden olarak semptomatik olduklarında
cerrahi olarak onarılmalıdır. Herni ameliyatından önce periton boşaltılarak SAPD sonlandırılır. Herni
ameliyatından sonra iyileşme için dört hafta SAPD’ne ara verilir. b)Skrotal veya labial ödem: Sıklıkla hernilere ve bazende kateter giriş yerinden sıvı
sızmasına bağlı olarak erkeklerde skrotal bölgede, kadınlarda labiumlarda şişme, ödem gelişebilir. %
66 vakada inguinal herni, % 17 vakada kateter bölgesinden sıvı sızmasına bağlıdır. Skrotal ödem 1/3
vakada penil ödem ile birliktedir. Semptomatik vakalarda tedavi nedene yöneliktir.
c)Plevral effüzyon (effusion): SAPD hastalarında diyafragmadaki konjenital defektlerden
plevral boşluğa diyalizat geçmesi sonucu plevral effüzyon gelişebilir. Plevral effüzyon bazen solunum
sıkıntısı yaratacak kadar çok olabilir. Sıvının glukoz içeriğinin yüksek olması, sıvının nedeninin
diyalizat geçişi olduğunu düşündürür.
d)Sırt ağrısı: Batındaki diyalizatın ağırlığı sonucu postür değişikliğine bağlı olarak ciddi sırt
ağrısı görülebilir. Şiddetli olan vakalarda karın kaslarını güçlendirici egzersiz yararlı olabilir.
Düzelmeyen vakalarda CCPD tedavisine geçmek yaralı olabilir.
e)Karın ağrısı: Aksi gösterilene kadar peritonit lehine kabul edilmelidir. Diyalizat verilişi
sırasında asit pH ağrıya neden olabilir. Ayrıca diyalizat hacminin fazlalığı sonucu oluşan distansiyon
da karın ağrısına neden olabilir, bu durumda diyalizatın hacminin azaltılması hastayı rahatlatabilir.
f)Periton sıvısında eozinofili: SAPD hastalarında periton sıvısında eozinofil sayısı artarak
sıvının bulanıklaşmasına ve peritonit şüphesine neden olabilir. Periton sıvısında eozinofiliye genellikle
monositoz da eşlik eder. Periton sıvısı eozinofilisi, sıklıkla kateter takılmasından kısa süre sonra ortaya
çıkar ve kendiliğinden 2-6 haftada kaybolur. Kateter, diyalizat ve setlerdeki allerjen maddelerle ilgili
olabileceği düşünülmektedir. Ancak, peritonun fungal (Aspergillus) ve parazitik infeksiyonlarında da
(Strongyloides stercoralis) eozinofili olabileceği bildirilmektedir.
g)Periton sklerozu: Genellikle sık peritonit atakları olan hastalarda gelişebilen, nadir fakat
ciddi bir komplikasyondur. Periton sert, kalın, fibröz doku niteliğini almıştır. Peritonun geçirgenliği
bozulduğundan, yetersiz diyaliz ve ultrafiltrasyon bulguları ortaya çıkar. Cerrahi müdahale gerektiren
intestinal obstrüksiyona yol açabilir. Periton sklerozunun tedavisi zordur ve hemodiyalize geçmek
gereklidir.
SAPD TEDAVİSİNDE DİYALİZ TEDAVİ
BAŞARISININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Diyaliz yeterliliği, hastanın iyilik halinin klinik açıdan belirlenmesi şeklinde tanımlanabilir. Yeterli
diyaliz mortalite ve morbidite açısından kabul edilebilir bir seviye ile bağlantılı diyaliz dozu olarak da
tarif edilebilir.
Kronik periton diyalizi hastalarında diyaliz yeterliliğinin değerlendirilmesinde 3 farklı yaklaşım
kullanılabilir.
1.Klinik değerlendirme
2.Biyokimyasal göstergeler
3.Kinetik Göstergeler
1.Klinik değerlendirme: Klinik değerlendirme ile yeterli diyaliz olan hastalarda;
*Hastanın kendini iyi hissetmesi ve iyi görünmesi
*Üremik semptomların olmaması (bulantı, kusma, iştahsızlık, halsizlik, uykusuzluk, kaşıntı,
ekstremitelerde ağrı)
*Kan basıncının kontrol altında olması
*Hastanın kuru ağırlığında olması (Hipo ve hipervolemisinin olmaması)
*Kalp yetmezliği ve perikarditin olmaması
*Aktivitelerinin yeterli olması
*Hospitalizasyon gerekliliğinin az olması gerekir. 2.Biyokimyasal göstergeler: Yeterli diyaliz olan hastalarda biyokimyasal olarak;
*Eritropoietin kullanmaksızın hematokritin % 25’in üzerinde olması
*BUN düzeyinin 50-70 mg/dl olması
*Serum kreatinin düzeyinin vücut kitlesine göre 12 mg/dl’nin altında olması
*Serum albumin düzeyinin 3.5 gr/dl’nin üzerinde olması
*Serum kalsiyum düzeyinin 9.5-10.5 mg/dl civarında olması
*Parathormon düzeyinin normalin iki katı düzeyinde olması
*Kan bikarbonat düzeyinin 22-26 mEq/lt olması hedeflenir.
3.Kinetik Göstergeler: Hastaya uygulanması gereken diyaliz dozunu ve hastanın yeterli diyaliz olup
olmadığının matematiksel olarak belirlemektir. Diyaliz yeterliliği için yapılan kinetik hesaplamalarda
üre ve kreatinin gibi küçük molekül ağırlıklı üremik toksinler esas alınmaktadır.
KİNETİK DEĞERLENDİRMEDE KULLANILAN
YÖNTEMLER
A.PERİTONEAL EŞİTLEME TESTİ(PET)
Yetersiz diyaliz yapılması, hastaların tedaviden ayrılması için önemli bir sebeptir. Bütün hastalara
aynı diyaliz rejiminin uygulanması doğru değildir. Örnek olarak bazı hastalara 6 değişim yapılması
gerekirken bazı hastalara 4 değişim yeterli olabilir. Her hastanın periton membranından madde
değişimi farklılıklar gösterir. Araştırmalara göre Dr. Twardowski PET’i geliştirmiş ve bu testle periton
zarının karakteristikleri belirlenmiştir. Peritoneal zarının geçirgenlik özelliğinin belirlenmesiyle daha
uygun PD rejimi seçilebilir
PET’e göre hastalar 4 gruba ayrılabilir.
Yüksek Geçirgenlik
Yüksek Ortalama Geçirgenlik
Düşük Ortalama Geçirgenlik
Düşük Geçirgenlik
STANDART PERİTONEAL EŞİTLENME TESTİ (Adım Adım Tekniği)
1.Bir gece önce hasta (normal) standart periton diyalizi değişimini gerçekleştirir. 8-12 saatlik bekleme
zamanını takiben hasta sıvısını boşaltmadan hastaneye gelir.
2.2 litre % 2.27’lik diyaliz solüsyonu vücut ısısında hazırlanır.
3.Gece sıvısı 20 dakikada hasta oturur pozisyonda iken boşaltılır, volüm kayıt edilir.
4.Hasta yatar pozisyonda 10 dakikada % 2.27’lik solüsyon verilir. Her 2 dakikada transfer set klempi
kapatılıp, hasta sağ ve sola çevrilir.
5.Sıvının 150-200 ml’si boşaltılır, enjeksiyon portu betadin ile silinir, torba iyice karıştırarak 10 ml
örnek alınır. Kalan 190 ml hastaya geri verilir. Örnek tüpünün üstüne hastanın adı, örneğin alındığı
saat yazılıp PET1 olarak etiketlenir.
6.2. saatte tekrar 200 ml diyalizat dışarıya boşaltılır, enjeksiyon portu betadin ile silinir, torba iyice
karıştırıldıktan sonra 10 ml örnek alınır, PET2 olarak etiketlenir, geriye kalan 190 ml sıvı hastaya geri
verilir. Aynı anda 10 ml kan alınır ve PET KAN olarak etiketlenir.
7.4. saatte hastanın bütün sıvısı oturur pozisyonda ve 20 dakikada boşaltılır. Torba iyice karıştırılarak
son örnek alınır. PET3 olarak etiketlenir. Alınan üç tüp diyalizat ile bir tüp kan (PET1, PET2, PET3 ve
PET KAN), glukoz ve kreatinin değerlerinin ölçülmesi için laboratuvara gönderilir
8.Drenaj torbası tartılır ve alınmış örnek sıvılar (yani 30 ml) ilave edilir.
9.Serum ve diyalizat tüpleri 1-3 gün süreyle 4 °C‘de buzdolabında saklanabilir. Örnekler çalışılacağı
zaman 2 saat süreyle 37 °C‘de bekletilmeli ve iyice çalkalanmalıdır.
Diyalizat ve kandaki kreatinin ve glukoza bakılır. Bu sonuçlara göre hasta şu dört gruptan birine
uymaktadır ve böylece hastaya uygun diyaliz reçetesi düzenlenir. YÜKSEK TRANSPORT
Bu hastalar yüksek solüt transportuna sahip olduğundan, iyi bir üre ve kreatinin klirensine sahip
olmaya eğilimlidirler. Fakat ozmotik basınç farkının çabuk bozulması, glukozun hızlı emilimi
nedeniyle ultrafiltrasyon genellikle yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle kısa ve sık değişime ihtiyaç
duyarlar. Aletli periton diyalizi (APD) ile yapılan gecelik periton diyalizi bu hastaların diyaliz
ihtiyacını karşılar. Aletli periton diyalizi olanağı yoksa diyalizatın karın içinde bekleme süresi
kısaltılmalıdır.
NORMALİN ÜST SINIRI TRANSPORT
Bu hastalarda 24 saatte 7.5-9 lt diyaliz solüsyonu kullanılarak SAPD veya CCPD uygulanmalıdır.
2.5 lt’lik diyalizatların kullanılması değişim sayısının arttırılmasına gerek kalmadan 9 lt’lik diyaliz
ihtiyacını karşılar. Bu hastalarda rezidüel böbrek işlev kaybından sonra bile yeterli diyaliz ve orta
dereceli glukoz konsantrasyonlu diyaliz solüsyonu ile yeterli ultrafiltrasyon sağlanabilir.
NORMALİN ALT SINIRI TRANSPORT
Bu hastalarda, rezidüel böbrek işlevleri tamamen kaybolmadıysa standart doz SAPD sürdürülür.
Ancak bu hastaların çoğu yüksek doz periton diyalizine ihtiyaç duyarlar. Bu durumda özellikle
geniş vücut yüzey alanına sahip hastalar için geçerlidir. Bu hastalarda orta dereceli glukoz
konsantrasyonlu diyaliz solüsyonuyla mükemmel ultrafiltrasyon sağlanabilir.
DÜŞÜK TRANSPORT
Bu hastalarda düşük transport olduğu için bozulmuş üre ve kreatinin klirensine eğilim vardır.
Rezidüel böbrek işlevleri yoksa standart doz SAPD’de muhtemelen yetersiz diyaliz semptomları
gösterirler. Bu hastalar APD veya SAPD ile 24 saatte 9 lt’den daha fazla diyalize ihtiyaç gösterirler.
B.KT/V TESTİ
Periton diyalizindeki KT/V kavramı hemodiyalizden alıntıdır. SAPD için haftalık ideal KT/V
değeri 2.1 olarak kabul edilmektedir. Buradaki KT değeri 24 saatlik (idrar ve diyalizat) toplam dışa
akım hacmidir. V ise bayanlar için 0.55, erkekler için 0.60 sabitleriyle ideal vücut ağırlığının çarpımı
sonucunda bulunan ürenin hacimsel dağılımıdır.
Hasta bir önceki güne ait olduğu için ilk değişimini atar. Öğle, akşam, gece ve ertesi sabah
yaptığı değişimleri biriktirir. Aynı zamanda 24 saatlik idrarını da biriktirerek kliniğe gelir.
Hastanın 24 saatlik değişimlerinin miktarı ölçülerek not edilir. Bu sıvıların tamamı karıştırılarak
içinden 10 ml örnek alınır. 24 saatlik idrar miktarı da ölçülerek not edilir. İdrardan da 10 ml örnek
alınır. Hastadan 10 ml kan alınır. Hastanın kilosu ölçülür. Alınan diyalizat, idrar ve kanın üre
değerlerinin ölçülmesi için laboratuvara gönderilir.
C.KREATİNİN KLİRENSİ HESAPLAMASI
Haftalık kreatinin klirensi = 70 /lt/1.73 m2
 olmalıdır.
Haftalık toplam kreatin klirensi: Diyaliz yeterliliğinin tayininde KT/V üre‘ye alternatif olarak
sık kullanılan bir yöntemdir. Hesaplama için, 24 saatlik diyalizat ve idrar örnekleri toplanır ve
volümleri ölçülerek, kreatinin ve glukoz ölçümü için 10 ml örnek alınır. Aynı zamanda toplama
döneminin sonunda serum kreatinin ölçümü için 5 ml kan örneği alınır. Doğru reçetelenmiş PD son dönem böbrek yetmezliği hastaları için mükemmel bir tedavidir.Yeterli
diyaliz olmuş hastalar kendilerini daha iyi hissedecek, yaşam kaliteleri artacaktır. Bunun sonucunda
hastaların tedavide kalma süreleri ve yaşam süreleri artacaktır.
PERİTON DİYALİZİNDE HASTA SEÇİM
KRİTERLERİ
Periton diyalizi son dönem böbrek yetmezliği tedavisinde uygulanan, hastanın tedaviye aktif
katılmasını gerektiren ve iş gücünü önemli ölçüde koruyan bir tedavi seçeneğidir. Son dönem böbrek
yetmezliği nedeni ile kronik periton diyalizi tedavisi gören hastalarda ulaşılması beklenen amaçlar;
1.Olası en mükemmel sağlığa kavuşmak
2.Psikososyal işlevleri onarmak, korumak ve olabildiğince yüksek düzeye çıkarmaktır.
Bu nedenle diyaliz tedavisinin tipi seçilirken hastanın kişisel özellikleri ve yaşam biçimi mutlaka
gözönünde bulundurulmalıdır. Seçilen diyaliz tedavisinin tipi hastanın yaşam kalitesini, yaşam kalitesi
ise tedavinin başarılı-başarısız-ölüm gibi sonuçlarını doğrudan etkilemektedir.
Periton diyalizi uygulaması düşünülen hastalarda yaklaşım aşağıdaki gibi olmalıdır:
1.Hekim kronik periton diyalizinin temel özellikleri ile bilgilendirdiği hastasını PD hemşiresi ile
tanıştırmalıdır.
2.PD hemşiresi hasta ve yakınları ile görüştükten sonra tedavi seçeneklerinin temel özelliklerini
tanıtan bir video kaset izletmelidir.
3.Video kaseti izleyip tedavi için olumlu karar veren hasta, hakları, sorumlulukları , tedavinin
avantajları-dezavantajları hakkında bilgilendirilir. Bu görüşme sırasında PD hemşiresi de aday hasta
ve ailesinin verdiği cevaplar, sorduğu sorular, tavır ve davranışları ile tedaviye uygunluğunu
değerlendirmelidir. Hastaların ilk dönemde biyokimyasal değerlerinin yüksek düzeyde olması, kronik
hastalığı kabullenme güçlüğü, bir süre tedavi ile eski sağlığına kavuşabilme umudu nedeniyle ilk anda
diyaliz tedavisini anlamakta ve kabullenmekte direnç gösterebilir.
4.Bütün bu faktörler değerlendirme sırasında gözönünde bulundurulmalı, tedavi-eğitim ve uygun
yaklaşımla giderilebileceği unutulmamalıdır.
5.Bilgilendirme aşamasından sonra bu tedavi yöntemini uygulayan başka bir hastayı izleme ve
konuşma olanağı ve tedavi hakkında daha somut bilgi edinmesi sağlanmalıdır.
6.Olumlu değerlendirilen hastalar ev ziyareti ile ev ortamında gözlenmelidir.
7.Tüm bu aşamalardan sonra PD uygulanmasına karar verilen hastaya kateter implantasyonu için
randevu verilmelidir.
8.Periton diyalizine uygunluk yönünden değerlendirmenin temel amacı hastanın kişisel özelliklerini ve
içinde bulunduğu çevreyi olabildiğince yakından değerlendirmektir.
9.PD programına seçilen hastaların önemli bir kısmında seçim nedeni daha kaliteli bir yaşam
sağlayacağına duyulan inançtır.
SEÇİM KRİTERLERİNİN BELİRLENMESİ
Seçim kriterlerinin belirlenmesinde fiziksel, psikolojik ve sosyal faktörler değerlendirilir (Tablo 2).
SAPD tedavisinde hasta seçimi için endikasyon ve kontrendikasyonlar Tablo 3’te özetlenmiştir.
Tablo 2. Seçim kriterlerinin belirlenmesinde fiziksel, psikolojik ve sosyal faktörler
FİZİKSEL
Ekstremitelerini kullanabilmeli
Hijyen kurallarına uymalı
İletişimi engelleyecek işitme sorunu olmamalı
Yeterli protein alabilmeli
PSİKOLOJİKİletişim sorunu olmamalı
Psikiyatrik sorunu olmamalı (psikoz, paranoya, şizofren)
Tedavinin getireceği sorumluluğu almaya hazır ve istekli olmalı
Ömür boyu sürecek bir tedavi olduğunu kabullenebilmeli
Periton diyalizi-Hemodiyaliz-Renal transplantasyon tedavilerinde geçişler olabileceğini bilmeli
Aile desteğine sahip olmalı (Hastalığın kabullenilmesi ve tedavinin sürdürülmesi açısından önemlidir)
SOSYAL
Sosyoekonomik üretken özelliklere sahip olmalı
Ev koşulları uygun olmalı
İşyeri koşulları uygun olmalıdır
Merkezle iletişim kurabilmeli (Herhangi bir sorun karşısında bizzat veya telefonla PD ekibine ulaşabilmelidir)
PERİTON DİYALİZİNDE HASTA EĞİTİMİ
Periton diyalizi, kronik böbrek yetmezlikli hastanın tedavide kendi kendine yetebilmesi, olası
sorunlarla başetme yollarını bilmesi nedeniyle yaşam kalitesini arttıran bir yöntemdir. Bu nedenle PD
hemşiresinin hastaya vereceği eğitim oldukça önemlidir.
Hasta eğitiminde hemşire öğrenme ilkelerini gözönünde bulundurur:
Dikkat ve algılama öğrenme için ön şarttır.
Düzenli ve tanıdık bilgi daha kolay algılanır ve işlenir.
Birden fazla duyu organının kullanılması öğrenmeyi arttırır.
Birleşmiş bilgi öğrenmeyi arttırır.
Tekrar, öğrenmeyi olumlu etkiler.
Somut bilgi, soyut bilgiden daha kolay öğrenilir ve hatırlanır.
Yanlış bilgiyi anında düzeltmek öğrenmeyi teşvik eder.
Öğrenen kişinin olgunluğu, motivasyonu öğrenmeyi arttırır.
Eğitsel bir bölümün başında ve sonunda verilen bilgi daha uzun kalır.
Demonstrasyon ve yeniden demonstrasyon psikomotor becerilerin öğrenilmesini kolaylaştırır.
Örnekler kullanmak öğrenmeyi pekiştirir.
Tablo 3. SAPD tedavisi için hasta seçimi
ÖNCELİKLE SAPD DÜŞÜNÜLEN HASTALAR
 TIBBİ ENDİKASYONLAR: Dolaşım dengesizliği olan hastalar, vasküler girişim yolu sorunu olan
hastalar, kan transfüzyonu ile ilgili zorluklar
 DEMOGRAFİK ENDİKASYONLAR: 0-5 yaş grubu
PSİKOSOSYAL ENDİKASYONLAR: Hemodiyaliz merkezinin uzaklığı, hastanın yoğun isteği, serbest ve
bağımsız kalma isteği
SAPD İÇİN UYGUN GÖRÜLEN HASTALAR
TIBBİ ENDİKASYONLAR: Diyabetes mellitus, kalp-damar hastalıkları, kronik hastalıklar (pıhtılaşma
bozuklukları, hepatit, HIV pozitif hastalar, periferik damar hastalıkları, hemofili, anemi), renal transplantasyon
adayları
PSİKOSOSYAL ENDİKASYONLAR: Aktif yaşam biçimi, seyahat eden hastalar, sürekli injeksiyonlardan korku,
serbest diyet isteyen hastalar
SAPD İÇİN UYGUN GÖRÜLMEYEN HASTALAR
TIBBİ: Malnütrisyon, karın içi yapışıklık, mental gerilik, hiatal herni (reflü özafajiti varsa), şiddetli
hipertrigliseridemi
 DEMOGRAFİK: Evi olmayan hastalar, 1 ay içinde renal transplantasyon yapılacak hastalar
 PSİKOSOSYAL: Hijyenik alışkanlığı olmayan hastalar, uyumsuz hastalar, demans
SAPD İÇİN KONTRENDİKASYONLAR
 TIBBİ: Şiddetli bağırsak hastalıkları (akut divertikülit, akut iskemik bağırsak hastalığı, karın içi
apseler), gebeliğin 3. trimestri  PSİKOSOSYAL: Aktif depresyon, entellektüel düzeyi düşük hastalar
Kronik böbrek yetmezliği olan hastalara eğitim uygulanırken şunları hatırlamak önemlidir:
Kronik böbrek yetmezliği hastaları depresif yapıdadırlar. Yaklaşımda otoriter değil, bilgi sağlayan,
destek olan iyi bir eğitimci gibi davranılmalıdır.
Hastaların dikkat süreleri kısadır. 15-20 dakikalık öğretim seanslarını tolere edebilirler. Hastaların
algılama ve konsantrasyon seviyeleri daha düşük olduğu için, fazla tekrara ve olumlu zorlamaya gerek
duyarlar.
Öğrenme bir dizi planlı etkinlikler aracılığıyla gerçekleşir.
1.Tanılama:
2.Planlama: Bakım veya öğretim planı.
3.Uygulama: Hemşirelik müdaheleleri, Eğitim-Demonstrasyon
4.Değerlendirme:Hastanın durumu, hastadan beklenen davranış değişikliği.
TANILAMA
Fiziksel, psikolojik durumu ve bilgi gereksiniminin saptanıp öğrenme gereksinimlerinin
belirlenmesidir. Hasta, aile üyeleriyle birlikte değerlendirilmelidir. Ailenin öğrenme konusundaki
gönüllülüğü ve yeteneği hastanın öğrenme sürecinin ilerlemesini etkileyecektir. Tanılama hastanın
fiziksel, duygusal, davranışsal ya da çevresel sorunlarının tespit edilmesini sağlar. Kaynaklar hasta,
ailesi ve kayıtlardır.
Hastanın geçmişteki sağlık sorunları belirlenmeli (geçirmiş olduğu hastalık, ameliyatları, allerjileri...)
Hastanın şu andaki hastalığına ilişkin sorular sorulmalı
Aile bireyleri hakkında bilgi alınmalı
Ailenin tepkisi değerlendirilmeli
Alışkanlıkları sorgulanmalı (çay, kahve, sigara, alkol)
Diyet öyküsü alınmalı
Uyku düzeni
Yaşadığı evin fiziksel ayrıntıları
Çalışıyorsa iş ortamına ilişkin sorular sorulmalı
PLANLAMA VE UYGULAMA
Planlama hastanın öğrenmesi gerekenlerin ve eğitimin nasıl verileceğinin dikkatli bir şekilde
düzenlenmiş olan yazılı sunuluşudur.
EĞİTİM AŞAMALARI
1.Ön eğitim
2.SAPD Eğitimi
3.Sürekli Eğitim
Ön Eğitim
Böbreğin yapısı ve görevleri
Akut böbrek yetmezliği nedenleri ve belirtileri
Kronik böbrek yetmezliği nedenleri ve belirtileri
Kronik böbrek yetmezliği tedavi seçenekleri
Hemodiyaliz nedir: Avantajları ve dezavantajları
Periton diyalizi nedir: Avantajları ve dezavantajlarıTransplantasyon nedir: Avantajları ve dezavantajları
Ön eğitimle birlikte hasta hakkında edinilmesi gereken bilgiler:
Evin sağlık merkezine uzaklığı
Ev tipi
Elektrik, su şebekesi var mı?
Banyo, tuvaleti var mı?
Evde değişim için uygun bir oda var mı?
Evde hayvan besleniyor mu?
Donanım ve malzemeler için depolama yeri var mı, yoksa ayarlanabilir mi?
Gerektiğinde yardım isteyebileceği bir telefonu var mı?
Ailenin destek durumu nasıl?
Bütün bunları görebilmek için ev ziyareti yapılmalıdır.
SAPD Eğitimi
1.Hastanın SAPD ekibi ile tanıştırılması
2.Genel temizlik kuralları
a.Kişisel temizlik
b.El yıkama tekniği
c.Giyim
d.Günlük banyo, diş ve ağız bakımı
3.SAPD malzemelerinin temini ve tanıtımı
a.Kateterin anlatılması
b.Kateterin takılma hazırlıklarının yapılması
c.Kateter bakımı
d.Solüsyonların içerikleri amaçları, saklanması, ısıtılması, değişim sıklığı
e.SAPD transfer setin amacı ve değişim sıklığı
f.Diğer malzemelerin (enjektör, maske, mini kapak, klemp, heparin vs) tanıtılması.
g.Antiseptik solüsyonların hazırlanması ve kullanılması
4.Asepsi, antisepsi, sterilite, dezenfeksiyon, kontaminasyon gibi terimlerin anlatılması
5.Değişim hazırlıkları
Değişim ortamı nasıl olmalıdır
Malzemelerin hazırlanması
Solüsyonların ısıtılması ve kontrolu
Maske takmanın önemi
El yıkama tekniği
Sehpa temizliği ve düzenlenmesi
SAPD torbası değişim tekniği (Demonstrasyonla)
6.SAPD torbasına ilaç uygulama
Enjektör eğitimi (ilaçların amaç, doz, kullanım şekli, saklanması, önemi, yan etkileri)
Enjektör kullanım tekniği
Torbaya ilaç uygulama
7.Kateter çıkış yeri kontrolu ve bakımı
Pansuman tekniği
8.Beslenmenin önemi
Diyetin içeriği (kalori, protein, Na, K, sıvı alımı)
Diyete uyumun önemi
Öğünlerin planlanması
9.Sıvı dengesi (Kan basıncı, kilo, idrar ve ödem takibi)
Kuru ağırlığın bulunması
10.Komplikasyonların nedenleri, belirtileri, yapılması gerekenler
A.İnfeksiyöz komplikasyonlar
Peritonit Kateter çıkış yeri infeksiyonu
Kateter tünel infeksiyonu
B.İnfeksiyona bağlı olmayan komplikasyonlar
Hipovolemi veya Hipervolemi
Torbada fibrin ve kan görülmesi
Ağrılar (omuz, karın, bel vs.)
İçe ve dışa sıvı akış zorluğu
Sızıntı
Kazara setlerin ayrılması
Dış keçenin cilt üzerine çıkması
11.Evde kayıtların tutulması ve önemi
12.Ev ziyareti, amacı, ev ortamının düzenlenmesi
13.Hastanın sosyal ve cinsel fonksiyonlarındaki değişiklikler
14.Rutin kan testlerinin yaptırılması
15.Hangi durumlarda acil olarak üniteye gelinmesi, acil arama sisteminin gerekliliğinin anlatılması
16.Malzemelerinin önceden temini
EĞİTİMİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Eğitim sırasında veya ertesinde hastanın öğrenme yolunda sağladığı ilerlemenin sürekli ve
sistematik olarak değerlendirmeye tabi tutulmasıdır.
KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİNDE GÖRÜLEN
PSİKOSOSYAL SORUNLAR
İnsanlardaki bedensel rahatsızlıklar, zaman zaman pek çok ruhsal tepkiyi de beraberinde getirebilir.
Bu bedensel rahatsızlıklar, kronisite kazandığında hasta ve yakınları bir çok güçlük yaşamaktadırlar.
Bu kronik hastalıkların içinde kronik böbrek yetmezliğinin özel bir önemi vardır. Transplantasyon
olmadığı sürece hasta yaşamı boyunca diyalize bağımlıdır. Kronik diyaliz hastaları;
*Hastalığın semptomları ile uğraşmak
*Hastalığı kabullenmek
*Beden görüntüsündeki değişikliklere uyum sağlamak
*Hastalık sürecinin kesin olmayan gelişimine karşı hazırlıklı olmak (Periton diyaliz komplikasyonları,
hemodiyaliz, transplantasyon vb.)
*Bireysel, toplumsal ve mesleki amaçlarını yeniden gözden geçirmek durumundadırlar.
Bütün bu sorunlarla başa çıkarken birçok fiziksel ve psikososyal stres yaşarlar. Sıklıkla belirtilen
stres kaynakları;
Fiziksel sağlık durumu veya aktivite kısıtlamaları ile ilgili endişeler
Bozulmuş beden imgesi
Artmış bağımlılık
Aile içinde değişen roller, aile düzeninin bozulması
Cinsel işlev kayıpları
İş fonksiyonu ve ekonomik güvencede bozulma
Mal ve dış ilişkilerinin kaybı ve kayıp tehlikesi
Ölüm tehlikesi
Sosyal ve toplumsal aktivitelere azalmış katılımı içermektedir.
Diğer sık rastlanan sorun kaynakları ise;
Diyalizin her türlü belirtiye iyi gelmesi beklentisi
Kateterin ve varsa arteriyovenöz fistülünün zarar göreceği ve kapanacağı endişesi
Hastaların, diğer hastalardan öğrendiklerini sağlık personelinden öğrendiklerinden daha ciddiye
almaları
Üniteye ulaşım Hastaların transplantasyon olasılığı belirdiğinde sık sık hastaneye çağrılması, transplantasyon
gerçekleşmediğinde oluşan hayal kırıklığı
Periton diyalizi hastaları üniteye ve sağlık ekibine daha az bağımlı olmalarına rağmen yukarıda
belirtilen nedenlerle bağlantılı olası psikiyatrik komplikasyonlarla karşı karşıya kalabilirler. Bunlar;
Uyum (adaptasyon) güçlüğü
Anksiyete
Depresyon
Cinsel sorunlar
Organik beyin sendromu
UYUM GÜÇLÜĞÜ
Kronik böbrek yetmezliği hastasının en büyük sorunu, temelde kronik hastalığı olması ve yaşamını
sürdürebilmesi için diyaliz olma zorunluluğudur. Diğer birçok kronik hastalıkta ve hatta terminal
dönemdeki hastalarda ara ve tatil dönemleri vardır. Bireysel farklılıklar görülmekle birlikte hastaların
tepkileri genellikle belirli dönemlerden geçer.
1.Dönem (Üremik Dönem): Diyalize başlamadan önceki dönemdir. Hastalar çoğunlukla kronik
hastalığın fizyolojik ve ruhsal komplikasyonları içindedirler. Yaşamının tehdit altında olduğu endişesi
yaygındır.Yorgunluk, halsizlik ve zihinsel çökkünlük olur.
2.Dönem (Balayı Dönemi): Diyalizin özellikle ilk 1-2 ayı hasta ölümden döndüğünü hisseder.
Kısıtlamalar (sıvı ve diyet) azalmıştır. Hasta oldukça mutludur. Öfori gelişir.
3.Dönem (Yaşama Dönüş): Öfori azalmıştır. Hasta yönteme alışmış, ancak sürekli değişim yapma
zorunluluğuna bağlı psikososyal sorunların geliştiği bir dönem görülmektedir. Tedaviye uyum
güçlükleri ve depresyonun görülebileceği bu dönem 5-12 ay sürer.
4.Dönem: Gerçekçi kabullenme sağlanmış, ileriye dönük plan ve beklentiler (transplantasyon)
gelişmiştir.
ANKSİYETE
Kronik hastalıkların birçoğunda olduğu gibi, diyaliz hastalarında da kaygı en büyük yakınmadır.
Diyalize bağımlılık, beden imgesinin bozulması, fiziksel durum, mesleki ve ailesel kayıplar, düşük
yaşam kalitesi, gelecek belirsizliği, cinsel işlev bozukluğu, ekonomik yetersizlik gibi nedenler
anksiyeteyi arttırmaktadır. Duygularını ifade edebilen, yeni ilgi ve yaşam alanları yaratabilen
hastalarda uyum daha kolaydır. Panik düzeyinde kaygı reaksiyonlarında psikiyatrist desteği ve ilaçlara
gereksinim duyulabilir.
DEPRESYON
Olağan bir tepkidir. Hastalar kayıp reaksiyonu yaşamaktadırlar. Hemodiyaliz hastalarına oranla
periton diyalizi hastalarında depresyon daha az görülmektedir. Psikososyal destek alamayan ve sosyal
güvencesi olmayan hastalar daha büyük risk altındadırlar. İlaçlarını almama, randevuya gelmeme,
diyet uygulamasına riayet etmeme, üzüntü-elem duygusunun artması, uyku bozuklukları, sosyal geri
çekilme, çevreye ilginin azalması gibi depresyon belirtileri kronik hastalığın seyrini olumsuz
etkileyebilir. Fiziksel durum kötüleştikçe depresyonun şiddeti de artmaktadır.
Depresyon gerek immün sistemi olumsuz yönde etkilemesi ile gerekse hastada mücadele etme
isteğinin azalması ile kronik hastalığın seyrini olumsuz yönde etkiler. Tedavide psikoterapi geniş
ölçüde yardımcıdır. Tedavi psikiyatrist denetiminde olmalıdır.
CİNSEL SORUNLAR Endokrin değişiklikler, çeşitli ilaçlar (antihipertansifler), genel fiziksel durum, beden imgesinin
bozulması, aile içi sosyal rollerde değişme, depresyon gibi nedenler cinsel işlevleri bozabilir. Bu gibi
sorunlar erkek hastalarda daha yaygın olarak bildirilmiştir. Bu bozukluklar impotans, infertilite gibi
problemlere yol açabilmektedir. Birçok erkek hastada cinsel işlevlerine ilişkin de ciddi endişelere
neden olmaktadır. Kadınlarda ise cinsel istekte azalma oldukça yaygın olarak görülmektedir. Diyaliz
hastalarında cinsel işlev bozukluklarını engellemede bilgilendirme, açıklama öncelikle önemlidir.
ORGANİK BEYİN SENDROMU
Diyaliz hastalarının merkezi sinir sistemini etkileyen çeşitli toksik metabolik faktörlere bağlı olarak
organik beyin sendromu gelişme riski fazladır. Anemi, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalık gibi
diğer tıbbi hastalıkları olanlarda merkezi sinir sistemi bozuklukları daha sık ve daha çabuk gelişir.
Toksik metabolik faktörlerin merkezi sinir sistemine etkisinin yanında alüminyum tuzlarının da
demans gelişiminde rolü olduğu belirtilmiştir.
PSİKOSOSYAL DEĞERLENDİRME VE YAKLAŞIM
Hastalanan bireyin o güne dek güçlü, sağlıklı, kendine yeterli olan benlik imgesi alt üst olmuştur.
Kişi kendini eskisi gibi göremez. Benlik değerlerinde düşme olabilir. ‘Ben artık yarım bir insanım,
bundan sonra pek işe yaramam’ gibi ifadeler benlik değerindeki azalmayı gösterir. Birey aynı
zamanda çeşitli endişeler yaşar.
“Hastane ortamı ve çalışanlar güvenilir ve yeterli midir? Durumumda değişiklik olduğunda
farkedecekler mi?” Hastane ortamı, aletler, çalışanlar, kullanılan dil vb. yönleriyle birey için yabancı
bir dünyadır. Çalışanların dikkati genelde daha çok bedensel işlevleri ve hastanın bir an önce eğitim
almasına yönelik olabilir.
Hastaya yardım sürecinde empati en önemli boyuttur. Öncelikli olarak hastaya güven verecek
mesleki (profesyonel) bir ilişkinin kurulması, psikososyal değerlendirmenin yapılması tedavi ve bakım
ilişkilerinin tümünde temel noktadır.
KBY geriye dönüşsüz bir hastalıktır ve hastanın yaşamını denetleme yeteneğine duyduğu güveni
yok edebilir. Hastalığına ilişkin hiçbir şey yapamayacaksa, hastalık hakkında bilgi edinme zahmetine
girmesi gerekmediğini düşünebilir. Değerlendirme sırasında hastanın uyum evrelerinden hangisinde
olduğu saptanmalıdır. Bu hastanın olaylarla başetme stratejilerini de öğrenmeye yardımcı olacaktır.
Örneğin tanısını bilen bir KBY hastası tedavi yöntemleriyle ilgili konuşurken “Bunun geçici bir
durum olduğunu, yakında böbreklerinin çalışacağını ve bunlara gerek olmadığını” söylemiştir. Hasta
tedavisi hakkında bilgi almaya hazır değildir. Kendisini anksiyeteden korumak için baş etme yolları
yerine savunmaya başvurmuştur. İnkar kullanan hastanın o anki tepkisine saygı gösterilir. Ancak bu
tepki yarar kadar zarar da verebileceği için zamanla hastanın durumunu gerçeğe uygun görmesine ve
kabullenmesine yardımcı olmak gerekir. Bazı hastalar içinde bulunduğu duruma dinsel nedenlerle
hemen uyum gösterirler (Allah vergisi). Ancak zaman içinde “Ne suç işledim de bana bunu verdin”
diye içten isyan yaşayabilirler.
Bazı hastalar içinde bulunduğu durumla baş etmeye çalışır. Kişi sorundan kaçmaz. Onunla yüzyüze
gelir. Sürekli sorular sorar. Bundan sonraki yaşamında da rahat edebilmek için çözüm yolları geliştirir.
Dolayısıyla hastalık bu gibi hastaları fazla yıpratmaz. Hemşirelik girişiminde amaç, bireyin etkili
başetme düzeyine ulaşması için yardım etmektir. Bunun için önce sorunun tanınması ve bireyin benlik
saygısının yükselmesi gerekir. Hasta yaşamı ve tedavisi ile ilgili kararları kendisi vermelidir. Hemşire
hastayı belli bir yönde karar vermesi için etkilememelidir. Çünkü bu kararın sonuçlarını hasta
yaşayacaktır. Akut dönemde kişi karar vermekte güçlük çekebilir. Bu dönemde hemşire basit
yönlendirmeler yapıp hastanın karar vermesine yardım edebilir. Hastanın kaygı ve korkulara bağlı duygu ve tepkilerinin mutlaka psikiyatrist veya psikolog
tarafından ele alınması gerektiği düşünülür. Oysa hastanın duygu durumunu anlayan (empati), duygu
ifadesinin önemini bilen ve bunu kolaylaştıran hemşireler de hastaya bu yönde önemli ölçüde yardımcı
olabilirler. Yani hemşire psikososyal yönden yaptığı değerlendirme ve girişimlerle hastanın bu durumu
nasıl algıladığını anlamasına, başetme yolları geliştirmesine ve hastalığa gösterdiği tepkiler arasında
etkili olmayan tepkileri varsa bunları değiştirip düzeltmesine yardımcı olabilir. Bu desteği verirken
hastayı ailesinden ayrı bir birey olarak düşünmemeli, hasta ailesi hakkında da değerlendirme
yapılmalıdır. Ailenin hastaya desteği nasıl? Aile üyelerinin hastayla ve birbiri ile iletişimleri nasıl?
Açık iletişim kuruyorlar mı? Birbirlerinin duygu ve düşüncelerine saygı duyuyorlar mı?
Hasta ve ailesi arasındaki iletişimi gözlemek, hastanın aile içindeki rolüne ve sorumluluklarına ve
aile üyeleriyle ilişkilerinin gücüne ve niteliğine ilişkin ip uçları verebilir. Bunları değerlendirebilmek
için ev ziyaretleri oldukça etkilidir.
KBY nedeniyle sağlığını yitirdiği düşüncesiyle korku, anksiyete, keder vb. duygular yaşayan
hastaya tedavi ekibinin yaklaşımı oldukça önemlidir. Şefkat ve ilgi hiçbir zaman gözardı
edilmemelidir. Hastada (GÜVENLİK) gereksinimi en önde gelen gereksinimdir.
Hasta kendisiyle bir birey olarak ilgilenildiğinden, durumundaki gelişmelerin izlendiğinden,
gerekenlerin yapıldığından ve yapılacağından eminse bu ilişki güven vericidir. Hemşirenin
yargılamayan yaklaşımı, sakin ve kendinden emin tutumu hastanın güven duymasını ve kendini
güvenlikte hissetmesini sağlar. Hemşire hastaya güvendikçe ve bunu ifade ettikçe hastanın da kendine
güvenmesini sağlar.
KAYNAKLAR
1.Peritoneal dialysis. Handbook of Dialysis. Daugirdas JT, Ing TS (eds). Little, Brown and
Company, Boston 1994: 243-366.
2.Burkart JM, Nolph KD. Peritoneal Dialysis. The Kidney. Brenner BM (ed). WB Saunders
Company, Philadephia, 1996: 2507-2575.
3.Breyer J. Complications of peritoneal dialysis. The principals and practice of nephrology.
Jacobson HR, Striker GE, Klahr S (eds). B.C. Decker Inc., Philadelphia, 1991: 781-95.
4.Gokal R. CAPD overview. Perit Dial Int 1996; 16(suppl1): S13.
5.Hemodiyaliz Hekimi El Kitabı. Akpolat T, Utaş C (eds). Erciyes, Kayseri, 1997